1908 Seçimleri ve İzmir
Dr. Serhan Kemal Saygı
Eski tarihle 10 Temmuz 1324, yeni tarihle 23 Temmuz 1908 ilan edilen II. Meşrutiyet[1], (1908-1918) Osmanlı toplumunda sınıfsal, ideolojik, siyasi, hukuksal ve sosyo-kültürel açıdan getirdiği yeniliklerle tarihimizde önemli bir yer tutmakta, kimi akademisyenlerce tarih yazımında bir devrim olarak da nitelendirilmektedir.[2] Bu dönemde, toplumun sözcük dağarcığına anayasa, vatan, millet, özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve adalet gibi sözcükler girmiş, siyasallaşma ve dernekleşmenin yanı sıra sosyalist ve feminist hareketler ilk defa bu dönemde belirgin şekilde ortaya çıkmıştır. “Yaşasın Vatan”, “Yaşasın Ordu”, “Yaşasın İttihat ve Terakki Cemiyeti”, “Yaşasın Hürriyet, Musavat, Kardeşlik” gibi sloganlarıyla büyük beklentilere kapı aralamasına rağmen çeşitli nedenlerle[3] kısa sürede büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüş ancak bu zaman diliminde ortaya çıkan gelişmeler sonrasında toplumsal hayatı fazlasıyla etkilemiştir.
Kendisinden önceki çağdaşlaşma hareketlerinin bir devamı olarak değerlendirdiğimiz II. Meşrutiyet, siyasi tarihimiz açısından pek çok yeniliği barındırmaktadır. Bu yeniliklerden en önemlisi hiç kuşkusuz Türk siyasi hayatının çok partili hayatla tanışması ve Osmanlı devlet sisteminin parlamenter bir nitelik kazanmasıdır. Parlamentoya sunulan yasa tekliflerinin Padişah tarafından uygun görülmesi mecburiyeti ortadan kaldırılmış ve hükümet meclise karşı sorumlu hale getirilmiştir. Birden çok partinin katıldığı seçimler sonucu oluşan ve Osmanlı vatandaşı etnik gruplara kendilerini ifade etme imkanı tanıyan 1908 Meclis-i Mebusan’ı demokrasi geçmişimizde önemli bir yere sahiptir. Meclis, imparatorluğun kozmopolit yapısını olabildiğince yansıtan farklı etnik ve dini kökenlere ve siyasal anlayışlara sahip mebuslardan oluşurken; parlamentodaki fikir ayrılıkları İttihatçılar-Karşıtları, Osmanlıcılık düşüncesini savunanlar ile milliyetçilik güdüsüyle hareket eden ayrılıkçı hareketlerden şekillenmiştir. Tarihimizin önemli dönüşümlerinden biri olan Meşrutiyet ve 1908 seçimleri bu yazının çıkış noktasıdır. Meşrutiyet’in ilanının İzmir’deki yansımalarını ve Türk siyasi hayatının ilk çok partili seçimi olan 1908 seçimlerinin işleyiş sürecini genel hatlarıyla aktarmaya çalışacağız.
Meşrutiyet’in İlanı ve İzmir’deki Yankıları
II. Meşrutiyet’in ilanı, İzmir’de Osmanlı’nın diğer önemli kentlerine göre daha geç duyulmuş olsa da, en renkli ve coşkulu kutlamaların yapıldığı kentlerden biri İzmir’dir. Meşrutiyet’in ilanına ilk günlerde temkinli yaklaşan yerel basın, neden sonra konuya dikkat kesilmiş ve sütunlarını konuyla ilgili haberlerle doldurmuştur. Meşrutiyet’in ilanından sonraki Ahenk gazetesinde yer alan ilk haber, sadarete Ferik Paşa’nın yerine Said Paşa’nın atanmasına ayrılmışken; diğer sayfa yeni sadrazamın “hal tercümesini” aktarmaktaydı.[4] Ertesi gün ise Kanun-ı Esasi’nin metni tam sayfayı kaplayacak şekilde madde madde verilmiştir.[5] 27 Temmuz 1908 tarihli Ahenk’in Meşrutiyet’le ilgili haberi, “Varolsun Millet, Yaşasın Hürriyet” sözleri bitmekteydi:
İzmir, 24-25 Temmuz gecesi Kordon, Karataş ve diğer semtlerde bir arada meşrutiyeti kutlamıştır. 26 Temmuz gecesi mağaza ve gazinolar bayraklarla donatılmıştır. Sarıkışla'nın önünde toplanan İzmir halkı askeri bando eşliğinde Hükümet Konağı’nın önüne kadar yürümüştür. Yapılan kutlamaları Ahenk gazetesi şu şekilde aktarmaktaydı: Herkese nimet-i hürriyet ve musavatı bahş eden kanun-ı esasinin ilan ve ihsan buyurulması üzerine evvelki ve daha evvelki geceler Kordon, Karataş, Salhane vesair yerlerdeki kahve ve gazinolarda İslam ve Hıristiyan bir çok halk tecmi eyleyerek, işbu ulvi ihsan hazret-i padişahinin Osmaniye ilka ve ihsas eylediği nakabil tasvir-i şükran, mahmidet ihzaraten nutuklar iradıyla ilân-ı meserret ve hürriyet eyledikleri gibi, dünkü gün de Kemeraltı Caddesi, rıhtım ve daha sair bir çok mahallerde mağaza ve gazinolar, hayat-ı Osmaniye ile tezyin ve saat on birde binlerce halk Kışla-yı Hümayun önünde müçtemi ve ellerinde Osmanlı bayrakları bulunduğu halde askeri musikası, daire-i Hükümet Pişgâhı’na gelerek Marş-ı Ali-i Hamidiye terennüm ile “Padişahımız çok yaşa” ve “Vito” sedaları umum tarafından zeban-ı şükran ile minnet kılındıktan sonra halk musika ile Kordon’a azimetle izhar ve ilan-ı şetaret eylemişlerdir.[6]
İlerleyen günlerde İzmir basınında, Kanun-ı Esasi’nin ilanına ilişkin pek çok haber yer almıştır. Örneğin, 30 Temmuz 1908 tarihli Ahenk gazetesinde çıkan “Aydın’dan Mektup”, “Soma Eşrafından Emin” başlıklı yazılar Meşrutiyet’in ilanından duyulan memnuniyeti yansıtıyordu. İzmir İttihat ve Terakki Cemiyeti merkezine çekilen telgraflar kutlamaların diğer bir yönüydü. Meşrutiyet’e ilgi İzmir basınıyla sınırlı değildir, şehrin sakinleri de merak içinde gelişmeleri takip etmektedir. Kentin önemli merkezlerinde kutlamalar yapılmış, İttihatçıların İzmir örgütlenmesinin önemli isimlerinden Doktor Nazım Bey'in Yakup Ağa takma adıyla açtığı tütüncü dükkanı ve hürriyet kurbanı olarak sembolleştirilen Tevfik Nevzat Bey'in Beyler Sokağı'ndaki evi İzmirlilerin uğrak yerine dönüşmüştür. Kentin gayrimüslim unsurları da Türkler gibi kutlamalara katılanlar arasındadır. İzmir’de yayımlanan Rumca gazetelerden Armonya, Emerisya, Amaltiya, Prodos ve Nea Smirni, Meşrutiyet’in ilanını büyük puntolarla haber yapmıştı. Rum Metropolitin başkanlığında ruhani bir heyet, duyduğu memnuniyeti Hükümet Konağı önünde toplanarak dile getirirken, Ermeni Cemaati, Kramer Oteli’nde düzenlediği yemekten sonra Körfez’de bir deniz gezisi yapmış, son olarak da bir dönem Aydın Valiliği yapan Mithat Paşa’nın konağında kutlama programını tamamlamıştı:
Ermeni vatandaşlarımız tarafından da pazar akşamı Kramer’de mükellef bir ziyafet tertip edilmişti. Ziyafet esnasında müessir, manidar nutuklar teati edilmiştir. Ziyafetin hitamını müteakip suret-i mahsusada kiralanmış olan şirketin (Osmaniye) vapuruyla bir de deniz gezintisi yapıldı. Karşıyaka’ya oradan Kokaryalı’ya çıkıldı. O şanlı, muazzam cemiyet doğruca (şehid-i millet ve vatan, mağfur-ı leh Mithat Paşa’nın aile-i muhteremesinin konağı önüne vardılar. Orada milletin hürriyeti, vatanın saadeti uğrunda feda-yi can etmekle ümmetin kalbinde pek büyük, pek mukaddes bir ihtiram yeri tutan merhumun ruhunu şadedecek surette gayet parlak, ruhperver nümayişler, dualar icra olundu.[7]
İttihatçıların İzmir'i ziyaretleri de oldukça görkemliydi. 7 Ağustos 1908 tarihinde İzmir Rıhtımı’na gelen Doktor Nazım'ı görmeye gelenler limanı doldururken, Enver Bey'in İzmir'i ziyareti de en az Doktor Nazım'ın ziyareti kadar yankı uyandırmıştı. Hizmet gazetesi, Enver Bey’in Selanik’ten İzmir’e gelişini şu şekilde aktarmaktadır:
Bu zat-ı âli-i hasletin ve büyük bir uluvv-ı hizmet ve bülend-i fıtrata malik olduklarını burada tasvir ve tekrara lüzum görmüyoruz. Çünkü bugün elde ettiğimiz “hürriyet ve saadeti” bize sağlayan İttihat heyeti içinde o da vardı. O nedenle İzmir ahalisi zulüm ve istibdata karşı bilfiil ilan-ı hürriyet ederek pek şanlı bir muzafferiyetle heykel-i kâbus-ı esareti parçalamış olan bütün kahramanlara ve alelhusus fedakâran-ı milletin sertac-ı iftiharı bulunan Enver Bey’le rüfeka-yı hamasetine pek büyük bir hiss-i tazim ve iştiyak besliyorlardı. Onu görmek ve elini sıkmak için anlatılmaz bir heyecan ve bastırılmaz bir özlemle dopdolu idi.[8]
1908 Seçimleri ve İzmir
Meşrutiyetin ilanından sonra ivedilikle yapılması gereken Osmanlı genelinde seçimleri gerçekleştirmekti. 1876 yılı sonunda başlayıp 1877 yılının ilk aylarına kadar devam eden seçimlerden sonra Osmanlı toplumunun yeni bir seçimle buluşması için 31 yıl gibi uzun bir zaman geçmişti. Türkiye’de ilk çok partili seçimler bundan 113 yıl önce 1908 yılının Kasım ve Aralık aylarında yapıldı. Bu seçime İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Ahrar Fırkası katılmış, dolayısıyla Türk siyasi tarihinin ilk çok partili seçimleri olarak tarihe geçmişti. İlk Osmanlı anayasası, “Meclis-i Umumi” adını taşıyan iki meclisli bir yasama organı öngörmekteydi. Üyeleri doğrudan padişah tarafından atanan “Heyet-i Ayan” ile Osmanlı erkek nüfusundan seçimle belirlenen “Heyet-i Mebusan” olmak üzere iki ayrı meclis oluşturulacaktı ve iki kurumun da üyelerine mebus denmekteydi. Osmanlı Devleti’nin nüfus yapısı, seçilecek mebus sayısını ve mebus adaylarının etnik kimliklerini belirleyecek ana unsurdu. İzmir Valiliği'nin nüfusla ilgili açıklamasına göre 1908 seçimlerini esas alan nüfus İzmir kazası için 97.502, sancak toplamı ise 287.437 kişiydi. Bu rakamlara göre vilayetin merkezi İzmir Sancağı’ndan 6 mebus seçilmesi gerekiyordu.
Osmanlı’nın diğer kentlerinde olduğu gibi İzmir’de de seçimleri düzenlemek ve sağlıklı bir şekilde yürütmek için Heyet-i Teftişiye adı verilen birimler kurulmuştu. Bu heyetlere genellikle belediye reislere başkanlık ederken heyetlerin üye sayısı kazanın büyüklüğüne göre 4 ya da 6 kişiden oluşuyordu. Heyet, listeleri 15 gün içinde inceledikten sonra halkın kolaylıkla görebileceği cami, kilise, havra ve hükümet konağı gibi yerlere astırtmıştır. İzmir Teftiş Heyeti başkanlığına Belediye Reisi Tevfik Paşa getirilirken; diğer üyeler Ragıp Paşa, Dimitraki ve Nesim Levi Efendilerle, belediye meclisinden altı kişiydi.[9] Mahalle ve köy muhtarlarından seçmen listelerinin hazırlanmasını isteyen heyetin karşılaştığı güçlüklerin başında, muhtarların listelerin hazırlanmasına gösterdikleri kayıtsızlık ve ilgisizlik geliyordu. Diğer bir güçlük ise nüfus tespitindeki eksiklerdi. Seçimlerin düzenli bir şekilde yürütülmesi için hazırlıklar sürerken; İzmir’in toplumsal yapısını oluşturan etnik ve dini yapıların Osmanlı meclisinde daha fazla sayıda mebusla temsil edilmek için çalışmalara başlaması seçimin heyecanını artırmaktaydı.[10]
İzmir’deki Seçim Kampanyaları
İzmir’deki mebus adaylarının seçim kampanyaları demokrasi tarihimiz açısından o döneme kadar rastlanmayan yenilikler içermekteydi. İttihatçıların, Ahenk gazetesinde “Ey Vatandaşlar” başlığıyla yayınlanan bildirgesi, Meşrutiyet’in ilanına ne kadar önem verdiklerini bir kez daha gösterirken[11] seçimlerin getirdiği heyecan mebus adaylarının kimler olacağı konusuna odaklanmış durumdaydı ve bu konu uzun süre İzmir kamuoyunu meşgul edecekti. Rum ve Musevi adaylarla karşılaştırıldığında Türk mebus adaylarının yeterli seçim propagandası yapmamasına ilişkin İttihad gazetesinde yazı, şehirdeki siyasi atmosferi yansıtmakta ve mebusluk kavramının İzmir kamuoyu tarafından algılanışına dair işaretler vermektedir. Türk mebus adaylarının seçim kampanyalarına önem vermediği satır aralarından anlaşılmaktadır:
Gazeteciler, intihab için ne yaptınız? Vakit yaklaştı. Kimi intihap edecek, kimi mebus tayin edeceksiniz ediniz, fakat gözlerinizi dört açınız, reylerinizi kime vereceksiniz? Acaba düşününüz, mebus demek sizin vekiliniz, milletin vekili demektir. Her türlü hukukunuzu, menafinizi onlara tevdi edeceksiniz. Dikkat ediniz ki sonunda pişman olmayasınız gibi bizi ikaza çalıştığı başımıza vurur gibi bizi intihaba davet ettiği halde mebus namzetlerini ifa-yı vazifeye davet eden yok. Namzetlerden aldıran bulunmuyor. Bizim anladığımıza, öğrendiğimize göre mebus namzetleri konferans verecek, nutuklar irad edecek, programlarını anlattıracaklar da halk dahi ana göre içlerinden beğendiklerini seçecek, onlara rey verecekmiş. Fakat hani ya? Şimdiye kadar hangisi çıkıp da Rum ve Musevi namzetlerinin yaptıkları gibi “Programımım şudur, takip edeceğim hatt-ı hareket budur, memlekete şöyle hizmet edeceğim yine vatanın selameti, milletin terakkisi, Osmanlıların tealisi için böyle çalışacağım” dedi? Bunlar olmazsa namzetler kendilerini, iktidarlarını, derece-i malumatlarını bize göstermezlerse biz nasıl anlayalım? Nasıl rey verelim? Namzetler bilsinler ki böyle ağızlarını kapamakta yalnız kuru bir kuruntu ile namzedim demekte ısrar ederse biz hiçbirisi için de rey vermeyeceğiz. Ama bu bizim için zararlı olacakmış varsın olsun. Bilmediğimiz adamlar için rey vermek suretiyle bile bile hata işlemektense bilmeyerek zarar görmek daha hayırlıdır” bilmem ama bu sözler acaba su götürür mü zannederim.[12]
Seçimlerin yapılmasına kısa bir süre kala İzmir’in mebus adayları gazetelerde yayınlanmaya başlamıştır:[13]
Mebus adaylarının yavaş yavaş netleşmesiyle İzmir basınında seçim kampanyalarına ve mebusların kendilerini tanıttıkları yazılara sıklıkla rastlanmaktadır. Adaylar, fotoğraflarıyla yer aldıkları haberlerde programlarını anlatmakta ve neler yapacaklarını okuyucularla paylaşmaktadır. Ubeydullah Efendi, Nusret Hilmi Efendi, Mehmed Sabri Bey, Musevi Cemaati’nin adaylarından Davud Ruso Efendi ve Nesim Masliyah Efendi, Halil Menteşe Bey, Refet Bey, Cihanzade İbrahim Edhem Efendi, Milaslı Halil Efendi, Doktor Lütfi Bey, Tabib Lebib Hüsnü Bey, Fahreddin Bey ve Birgili Fikri Efendi programlarını basın aracılığı ile açıklamıştı.[14] Meşrutiyet’e bağlılık, eğitimin yaygınlaştırılması, ilköğretimin zorunlu hale getirilmesi, iç güvenliğin ve asayişin sağlanması, tarımın iyileştirilmesi ve vergi sisteminde adaletin sağlanması gibi konular mebusların ortak seçim vaatleri arasındadır. Programını ilk yayımlayan adaylardan biri Doktor Refik Nevzat Bey’in programı seçimlere verilen önem açısından dikkat çekicidir:
“Mebus göndermekten maksat, mademki bizim vilayetimizden, nahiye ve kazamızdan da mebus göndermek lazımdır, filan efendi gidiversin diyerek işin içinden el çekmek değildir, Vazifenin pek büyük, pek ağır olduğunu göz önüne getirmeli, ona göre hareket etmeli. Seçim hakkı ulusundur. Herkesin bunu reddetmek hakkı da vardır. Hatır gönül için bu hak kullanılmamalıdır. Yüz bin defalarca rica ederiz; intihap edeceğiniz zevatın mazisini, halini istikbalde tutacağı mesleğini iyice bilmeden, öğrenmeden, anlamadan biz vazife ile mükellef açılacak Meclis-i Mebusan’a aza olarak göndermeyiniz. Son pişmanlık faide verilmez. Bir de “çok hacıların çıktı haçı zir-i bagalde kelam-ı hikmet-i ihtirası göz önünden nazar-ı mütalaadan dûr tutulmamalıdır.”[15]
İzmir’in temel sorunları mebus adaylarının programlarında yer almaktaydı. Her şeyden önce İzmir için çalışacağını belirten Doktor Lütfi Bey, İzmir’de tıbbiye, hukuk ve ticaret mekteplerinin kurulması, sokakların aydınlatılması ve genişletilmesi, elektrikli tramvayların hayata geçirilmesi ve ticari hayatın gelişmesi için çaba göstereceğini söylemektedir.[16] Adayların İzmir’in yerel sorunlarına gösterdikleri bu ilgiye rağmen, Osmanlı’nın geneli hakkındaki düşünceleri kampanya boyunca ön planda olmuştur.
Cemaatlerin Seçim Yarışı
Parlamentoda güçlü bir şekilde temsil edilmek isteyen gayrımüslimler ortak bir arayış içindedir. Rumlar 40, Ermeniler ise 20 mebusun aday gösterilmesini İttihatçılardan istemiştir. Ermeni Patrik Kaymakamlığı, Ermeni kiliselerine yazılar göndererek mebus seçimlerinin ciddiyet içinde takip edilmesini ve hak eden kişilerin mebus olmasını talep etmekteydi. İzmir’de nüfusun Müslüman-Türklerden sonra en kalabalık grubunu oluşturan Rumların ve özellikle Patrikhane’nin faaliyetleri Türklerin tepkisini çekiyordu. Patrikhane, sonraki dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti ile seçim konusunda uzlaşmak için girişimlerde bulunsa da kararlı tutumundan vazgeçmeyerek etnik kimliği ön planda tuttuğu seçim çalışmalarını devam ettirmiştir. İttihatçılarla uyum içindeki Musevi Cemaati ise tüm seçimlerde Nesim Masliyah’ı İzmir’den aday göstermişti.
1908 seçimlerine cemaatlerin verdiği önemi göstermesi açısından seçimlerden sonra kentte yaşanan siyasi bir gelişmeden bahsetmek gerekir. Ermeni Cemaati, mevcut adayları seçimlerde yeterli oy oranına ulaşamadığı için İzmir’den Meclis-i Mebusan’a mebus gönderememişti. Buna rağmen Ermeniler yoğun bir propagandayla; 184 oyla mebus seçilen Doktor Taşlızade Ethem Bey’i görevinden istifa ettirtecek ve yerine Ermeni aday Ispartalızade İstepan Efendi’nin getirilmesini başaracaktır. Ethem Bey’in görevinden istifasıyla İstepan Bey’in mebus yapılması Türklerin tepkisini toplamakta gecikmeyecekti.[17]
Seçim Sonuçları
1908 seçimlerinin yapılışı renkli gösterilere sahne olmuştu. İşlemeli ahşaptan yapılmış seçim sandıkları, kutsal bir varlıkçasına sembolleştirilmiş, çiçeklerle süslenerek sokaklarda dolaştırılmış, seçimlerin bir şenlik havasının içinde geçmesine gayret gösterilmişti. 30 Ekim 1908’de başlayan seçimler, Kasım ayı ortalarında tamamlanmıştı.
İzmir merkez kazasında 25’i Rum, 4’ü Musevi, 4’ü Ermeni olmak üzere 112 müntehib-i sani (ikinci seçmen) seçilmiştir. Belediye dairesindeki toplantıda ilk seçim sonuçları açıklanmıştır. Buna göre; Müftü faziletlü Said Efendi Hazretleri 102, Dava Vekili Çelebizade Seyyid Bey 99, Taşlızade Doktor Ethem Bey 59, Pavlo Karolidi Efendi 40, Sivas Vali Muavini Aristidi Paşa 109, dava vekili Sıdkı Bey 19, Ispartalızade İstepan Efendi 70, Selanik Ticaret Mahkemesi azasından Nesim Masliyah Efendi 73, Mina Hamodoplu Efendi 13, Vasil Aristovali Efendi 47, Paris Darülfünun Hukuk-ı İslamiye muallimi Doktor Lütfi Bey 14, Doktor Refik Nevzad Bey 4, Mehmet Şevket Bey 1, Kosova Vilayeti Maarif Müdürü sabık Ziver Bey 12, Üstüvari Fikri Efendi 1, Said Bey 3, Vayonos Efendi 2, Tranko Efendi 4, İplikçiyan Efendi 1, Akif Halil Efendi 1 oy almıştır.[18] Kesin sonuçlara ise birkaç gün sonra ulaşılmıştır. Buna göre;
İzmir Müftüsü Mehmed Sait Efendi: 262
Seyyid Bey: 290
Aristidi Paşa: 250
Nesim Masliyah Efendi: 186
Doktor Taşlızade Ethem Bey: 184
Pavlo Karolidi Efendi:166 oy alarak İzmir mebusu olmaya hak kazanmıştır.[19]
II. Abdülhamid’e muhalefetin başat unsuru olan İttihat ve Terakki’nin temel amacı “Kanun-ı Esasi”yi yürürlüğe koymak ve seçimleri tamamlayarak parlamentoyu tekrar açmaktı. Meşrutiyet’in ilanından sonra İzmir gibi diğer Osmanlı şehirlerinde de 1908, 1912 ve 1914 yıllarında seçimler yapıldı. Seçimleri kazanan İttihatçılar, iktidarları süresince meşruiyetini ve ülke genelindeki otoritesini parlamento aracılığıyla sağlamlaştırmaya çalışırken, baskıcı unsurları kullanmaktan imtina etmemişti. Diğer taraftan, İzmir seçimleri incelendiğinde; adayların seçim kampanyalarından, yerel basının ve kamuoyunun seçimlere olan ilgisinden kentte belirgin bir siyasi kültürün var olduğundan söz edebiliyoruz. Bunun da siyasi tarihimiz açısından önemli bir kazanım olduğu açıktır.
Uygarlık tarihi insanın kendini arayış tarihi bir anlamda. Tarih boyunca bilim, sanat, siyaset, felsefe, din vb. alanlarda arayışın olmadığı bir evre yok gibi. Meşrutiyet döneminde İzmir’de yaşanan siyasi gelişmelerin bu arayışın mikro ölçekteki önemli bir parçası olduğunu görmekteyiz.
Kaynakça
Gazeteler
Ahenk
Anadolu
Hizmet
İttihat
Tanin
Makale
Ferdan Ergut, “Ele Avuca Sığmaz Bir Geçmiş İçin Yöntemsel Bir Yaklaşım Önerisi”, II. Meşrutiyet’i Yeniden Düşünmek, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2009
Fevzi Demir, “İzmir Sancağında 1908 Meclis-i Mebusan Seçimleri”, ÇTTAD, Cilt 2, Sayı 4-5, İzmir, Yıl 1994-95, s. 147.
Recep Karacakaya, “Meclis-i Mebusan Seçimleri ve Ermeniler (1908-1914)”, İstanbul Üniversitesi Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Sayı 3, Yıl 2/2003.
Kitap
Aykut Kansu, 1908 Devrimi, İletişim Yayınları, 1995.
Serhan Kemal Saygı, Meclis-i Mebusan’da İzmir Mebusları 1908-1918, Libra Yayıncılık, İstanbul, 2014.
Ziya Somar, Bir Adamın ve Bir Şehrin Tarihi Tevfik Nevzat: İzmir’in İlk Fikir ve Hürriyet Kurbanı, İzmir, 1948.
[1] İttihad, 13 Teşrin-i sani 1908.
[1]İttihad, 13 Teşrin-i sani 1908. Mebusların aldıkları oy adetlerinde Ahenk gazetesinde İttihad’a göre bazı farklılıklar mevcuttur. Ahenk gazetesi, Müftü Mehmed Said Efendi’nin 294, Mehmed Seyyid Bey’in 289, Aristidi Paşa’nın ise 251 oy aldığını yazmıştır. Bkz. Ahenk, 14 Teşrin-i sani 1908.
[1] İkinci Meşrutiyet’in 1908-1918 yılları arasında tarihlendirilmesi ve tarihsel olayların dönemselleştirilmesi hakkında ufuk açıcı bir yazı için bkz. Ferdan Ergut, “Ele Avuca Sığmaz Bir Geçmiş İçin Yöntemsel Bir Yaklaşım Önerisi”, II. Meşrutiyet’i Yeniden Düşünmek, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2009, s. 1-10.
[2] Aykut Kansu, 1908 Devrimi, İletişim Yayınları, 1995.
[3] Meşrutiyet ile beraber yayılan iyimser tablo, Avusturya'nın Bosna ve Hersek'i ilhakı, Bulgaristan'ın bağımsızlığını ilan etmesi, Yunanistan'ın Girit Adası ile birleştiğini açıklaması ve Balkan Savaşları'yla birlikte yok olacaktır.
[4] Ahenk, 25 Temmuz 1908.
[5] Ahenk, 26 Temmuz 1908.
[6] Ahenk, 27 Temmuz 1908.
[7] Ziya Somar, “Bir Adamın ve Bir Şehrin Tarihi Tevfik Nevzat: İzmir’in İlk Fikir ve Hürriyet Kurbanı”, İzmir, 1948, s. 145.
[8] Hizmet, 24 Eylül 1908.
[9] Ahenk, 19 Ağustos 1908.
[10] Recep Karacakaya, “Meclis-i Mebusan Seçimleri ve Ermeniler (1908-1914)”, İstanbul Üniversitesi Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Sayı 3, Yıl 2/2003, s. 129, dpn. Tanin, 11 Teşrin-i sani 1908.
[11] Temeli zulüm ve hıyanet olan eski idare hükümeti kökünden yıkarak anın yerinden adalet, insaniyet, hürriyet binasını tesise çalışmış ve Cenab-ı Hakkın inayetiyle muvafık da olmuş olan bu cemiyet-i ittihadiyeye dahil bulunmayanlara sual ederiz ki ele geçen ve rüyada bile görülmeyen şu dünyadan değerli nimeti ne için hor kullanmaya başladınız. Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin İzmir Merkezi tarafından Anadolu’da bulunan bilcümle efrad-ı milliye bir hitap-ı nasihane. Ahenk, 2 Eylül 1908.
[12] İttihad, 14 Teşrin-i evvel 1908.
[13] İttihat, 11 Teşrin-i sani 1908.
[14] Basındaki haberler için bkz. Serhan Kemal Saygı, “Meclis-i Mebusan’da İzmir Mebusları 1908-1918”, Libra Yayıncılık, İstanbul, 2014, s. 64-65.
[15] Ahenk, 29 Eylül 1908.
[16] Hizmet, 5 Teşrin-i evvel 1908.
[17] Mebusluğu muhtemel ve belki de mukarrer iken esefengiz aksi bir tesadüfe uğrayarak açıkta kalmış olan İstepan Efendi’ye yer vermesi içün vilayetimiz Türk mebuslarından birisinin hasbel-hamiyye istifa etmesi lüzumuna dair serd eylediğimiz mütalaatın efkar-ı umumiye üzerinde bir hüsn-ü tesir ve telakki husule getirmekte olduğunu görüyoruz”. Hizmet, 20 Teşrin-i sani 1908.
[18] İttihad, 13 Teşrin-i sani 1908.
[19]İttihad, 13 Teşrin-i sani 1908. Mebusların aldıkları oy adetlerinde Ahenk gazetesinde İttihad’a göre bazı farklılıklar mevcuttur. Ahenk gazetesi, Müftü Mehmed Said Efendi’nin 294, Mehmed Seyyid Bey’in 289, Aristidi Paşa’nın ise 251 oy aldığını yazmıştır. Bkz. Ahenk, 14 Teşrin-i sani 1908.