Yaşam Haber Girişi : 28 Mayıs 2021 08:12

İzmir’de emeğin mücadelesi ve 1 Mayıs’lar

İzmir’de emeğin mücadelesi ve 1 Mayıs’lar

1 Mayıs’ların tarihi, emeğin - emekçinin ve toplumsal mücadelenin de tarihidir…

 

İzmir’de emeğin mücadelesi ve 1 Mayıs’lar

                                                                                                     Mehmet Şakir ÖRS

 

Ülkemizin ve kentimizin toplumsal mücadele tarihinde, 1 Mayıs’ların çok önemli bir yeri vardır. 1 Mayıs kutlamaları hem kentimizin sosyal tarihinde ve hem de ülkemizin siyasal tarihinde, özellikle 1970’li yıllarda derin izler bırakmıştır.

Yeni bir 1 Mayıs’ı yaşadığımız şu günlerde, gündeme getirdiğimiz bu çalışmayla; İzmir’de yakın geçmişte görülen emek hareketlerini ve İzmirli emekçilerin mücadelelerini irdelemeye çalışacağız. Ayrıca, kendi yaşadığımız 1 Mayıs’lardan hareketle, ülkemizdeki ve özellikle kentimiz İzmir’deki eski 1 Mayıs kutlamalarına mercek tutacağız.

1 MAYIS’IN TARİHÇESİ

1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak belirlenmesi ve tüm dünyada kutlanmasının özünde, işçilerin mücadelesi ve hakları için eylemlilikleri vardır. 1 Mayıs 1886’da Amerikan İşçi Sendikaları Konfederasyonu öncülüğünde, işçiler 8 saatlik işgünü talebiyle iş bıraktılar. Chicago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Eylemler sonraki günler de sürdü.

Bu eylemlerin ilginç bir özelliği, siyah ve beyaz işçilerin aralarındaki yapay ırk ayrımcılığının aşılarak birlikte davranılmasıydı. Bu durum, bir bakıma, emeğin ve emekçinin, ırk, din, dil ve milliyet ayrımcılıklarını elinin tersiyle itmesinin ve hepsinin ötesinde enternasyonal dayanışmasının da somut bir örneğiydi.

1889 yılında İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle, 1 Mayıs gününün, tüm dünyada birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.

TÜRKİY İLK 1 MAYIS KUTLAMALARI

1 Mayıs’ın ülkemizde ilk kutlanışı, 1900’lü yılların başlarına uzanır. İlk kutlama ile ilgili olarak, değişik kaynaklarda farklı bilgiler vardır. Bunlardan bizi en çok ilgilendireni, 1 Mayıs’ın ilk olarak 1905 yılında İzmir’de kutlandığı savıdır. Buna göre; Osmanlı döneminde yapılan ilk kutlamanın, İzmir’in eski semtlerinden olan bugünkü Basmane - Altınpark’ta, günümüzde artık yerinde olmayan tarihi çınar ağacının altında yapıldığı aktarılmaktadır. Bu yaklaşım dikkate alındığında; pek çok konuda ‘ilklerin kenti’ olarak bilinen İzmir’imizin, toplumsal mücadele açısından çok önemli bulduğumuz, böylesine anlamlı bir ilkinin daha olduğu kabul edilebilir.

Biz yine de günümüzdeki bu araştırmaları ve tartışmaları tarihçilere bırakıp, o dönemin bilinen ve genel kabul gören ilk 1 Mayıs kutlamalarını aktarmayı sürdürelim.

 

O yıllarda Osmanlı kentleri içinde işçi örgütlenmesinin en gelişmiş yer olduğu bilinen Selanik’te, 1911 yılında 1 Mayıs kitlesel olarak kutlanır. İstanbul’daki ilk kutlama için de 1912 tarihi verilmektedir. Bu ilk kutlamaların ortak özelliği, bu kentlerin birer liman kenti oluşu ve kutlamalara genellikle tütün ve liman işçilerinin önderlik yapmaları ve katılmalarıdır.

Ülkemizde 1923 yılında, yasal olarak 1 Mayıs günü işçi bayramı olarak ilan edilir. Ancak hemen ardından 1924’te kitlesel olarak kutlanması engellenir. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun yasasıyla da, işçi bayramının kutlanması yasaklanır. Ve bu yasak uzun yıllar sürer; ta ki 1970’li yıllara kadar!.. 1970’li yıllar, ülkemizde toplumsal ve siyasal ivmenin alabildiğine yükseldiği yıllardır… Şimdi, birlikte o yıllara uzanalım ve dönemin atmosferini, koşullarını, gelişmelerini irdelemeye çalışalım.

1970’LERİN TOPLUMSAL VE SAYASAL HAREKETLİLİĞİ

1970’li yıllarda, 12 Mart karanlık döneminde yaşanan acılar, sınıfsal ve siyasal harekette görülen duraksamalar, gerilemeler; aslında bir yandan kendi karşıtını da yaratıyordu. Toplumsal muhalefet giderek güçleniyor ve kendisine yeni alanlar, kanallar arıyordu. Kısacası hayat kendi diyalektiğini örüyordu… 12 Mart’ın mağdurlarından işçi sınıfı, sendikal alanda kendi tercihini yapmış tüm gücüyle Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) sahip çıkıyor ve onu güçlendirmeye, büyütmeye çalışıyordu.

12 Mart muhtırasına karşı çıkan Bülent Ecevit, önce Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Sekreterliği’nden ayrılıyor ve sonra da CHP içinde İsmet İnönü’ye karşı verdiği mücadeleden başarıyla çıkıyordu. Bütün bu gelişmeler İzmir’i ve Ege’yi de derinden etkiliyordu. Ecevit’i CHP Genel Başkanlığı’na taşıyan güçlerin içerisinde işçiler, sendikacılar ve özellikle de İzmir ve Ege’deki muhalifler önemli bir yer tutuyordu.

Örneğin, 1973 genel seçimleri öncesinde Ecevit’in ilk kez genel başkan olarak İzmir’e gelişini anımsıyorum. Seçim öncesinde, 1973 9 Eylül’ünde, İzmir Alsancak stadında düzenlenen miting ve gece, siyasal değişimin bir bakıma ilk işaret fişeğiydi. Alsancak stadındaki o akşamın ilginç bir yönü de bir siyasal toplantıda ilk kez rodeo gösterileri yapılmasıydı. Daha televizyonun bile yaygınlaşmadığı o dönemde, belki ancak filmlerde görebileceğimiz rodeo gösterilerini izlemiştik. Tabii bunları gerçekleştirenler yurt dışından getirilmişti. Bu anımızın, siyasal iletişim ve iletişimciler bakımından da ilginç bir örnek olacağını düşünüyorum. O dönemde CHP’deki hareketlenmelere koşut gelişmeler CHP dışı solda da görülüyor, TSİP ve TİP gibi partiler ardı ardına kuruluyordu.

1970’li YILLARDA İZMİR’İN SANAYİSİ VE İŞÇİ HAREKETİ

1970’li yıllar, İzmir sanayisinin ve dolayısıyla işçi hareketinin en canlı, dinamik ve hareketli dönemiydi. Özellikle Alsancak bölgesi başta olmak üzere kentin merkezi ve yakın çevresi, çok sayıda işçinin çalıştığı fabrikalarla doluydu. Alsancak, günümüzde varsıl insanların yaşadığı bir semt olarak bilinir. Halbuki o yıllarda, özellikle de semtin arka tarafları tam bir işçi, emekçi yatağıydı…

İsterseniz başlıca fabrikaları hemen anımsamaya çalışalım. Konak ve Basmane çevresinde Tekel’in ve özel işletmelerin tütün depoları vardı. Atatürk Spor Salonu’nun çevresinde yaprak tütün bakım atölyeleri ve tarihi sigara fabrikası, sanki her daim nöbette gibiydi. Kahramanlar tarafında da Tariş pamukyağı ve zeytinyağı kombinaları ile Yemta bulunurdu. Alsancak tren istasyonunun çevresinde demiryolu işçileri mevzilenmişti. Stadın önünden Halkapınar’a doğru yönelince, yolun sol yanında Tariş incir, zeytinyağı işletme ve depoları, Tariş üzüm ve sirke işletmesi vardı. Yolun sağ yanında da yine asırlık Şark Sanayi kumpanyası ve Sümerbank fabrikaları bulunurdu. Daha ileride Tekel şarap fabrikası ve palamut işletmeleri, Alsancak’ı Halkapınar’a bağlardı. Bayraklı’ya doğru yönelince de sırasıyla Piyale, Kula Mensucat ve Turyağ fabrikaları İzmir’in simgesi gibiydiler. Bu fabrikaların büyük bölümü üç vardiya çalışır ve çok sayıda emekçiyi barındırırdı.

Şimdilerde bunların hemen hiçbiri yok. Buraları anımsayınca ve kentin bugün ulaştığı nüfusu göz önüne alınca, işsizlik sorununun ulaştığı boyutu ve sorunun yakıcılığını insan daha iyi kavrıyor.

İZMİR’İN TOPLUMSAL MÜCADELE TARİHİNDEN İZLER, YANSIMALAR

İşte anımsatmaya çalıştığımız bu fabrikalar, o dönem sendikal ve siyasal mücadelenin mayalandığı alanlardı… Örneğin Şark Sanayi işçilerinin uzun süre direniş yaptıklarını ve onlarla dayanışma amacıyla Atatürk Spor Salonu’nda kitlesel ve görkemli bir gece yapıldığını anımsıyorum. Tariş Üzüm ve Kula Mensucat işçilerinin o yıllardaki eylemleri de önemliydi.

Yine o dönem İzmir’de yaşanan, BMC işçilerinin fabrika kapılarını kaynaklayarak yaptıkları direniş ile Metaş’taki sendika değiştirme mücadelesi, İzmir’in sendikal gündeminde önemli bir yer tutmuştu… DİSK hızla büyüyor, güçleniyor ve örgütlenme alanını genişletiyordu. Bu gelişme, işyerlerinde sendikal çekişmeleri de gündeme getirmişti. DİSK örgütlenmesini çok yönlü güçlendirirken, tabanını da hızla politikleştiriyor ve iktidarla hesaplaşmaya hazırlanıyordu.

Bu bağlamda, Eylül 1975’te ‘Demokratik Hak ve Özgürlükler Mitingleri’ düzenlendi. Bunlardan biri de İzmir’de Cumhuriyet alanında yapıldı. O gün biz İzmirli işçiler, ilericiler Kemal Türkler ile birlikte DİSK Genel Sekreteri İbrahim Güzelce’yi de dinleme fırsatı bulduk. Doğrusu ben Güzelce’yi ilk kez görüyordum. Meğer bu aynı zamanda son görüşümüzmüş. İbrahim Güzelce, 1976 başında, o büyük 1 Mayıs’ı göremeden aramızdan ayrıldı.

O dönem İzmir’de çok etkili bir başka kesim TÖB-DER’de örgütlü eğitim emekçileriydi. TÖB-DER İzmir Şubesi’nin 1976 yılının 21 Şubat’ında İzmir’de yaptığı yürüyüş ve miting de çok etkili olmuştu. O yıllarda miting ve yürüyüşler için önce Basmane’de tarihi çınarın altında toplanılır, oradan Fevzi Paşa Bulvarı yoluyla Çankaya üzerinden Cumhuriyet alanına inilirdi.

DGM ve TARİŞ DİRENİŞLERİ

Yakın tarihimizde İzmir aynı zamanda önemli emek mücadelelerine ve toplumsal - siyasal direnişlere sahne olmuştur. Bunların içinde, 12 Eylül öncesi dönemde yaşanan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne (DGM) karşı gerçekleştirilen direnişle Tariş direnişi önemli bir yer tutar.

Ayrıca büyük kitlesel gösteriler, siyasal mitingler, 1 Mayıs kutlamaları (özellikle de merkezi olarak İzmir’de yapılan 1979 1 Mayıs kutlaması), işçi sınıfının grevleri ve direnişleri; İzmir’in toplumsal ve siyasal mücadele tarihinin önemli sayfalarını oluşturur.

Hele 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde yaşananlar; bilinmesi, korunması, unutulmaması ve geleceğe - gelecek kuşaklara mutlaka taşınması gereken önemli siyasal birikimdir. Bütün bu mücadelelerin içinde, 1 Mayıs kutlamalarının da çok önemli bir yeri vardır.

BENİM 1 MAYIS’LARIM…

Ülkemizdeki pek çok insan gibi, toplumsal mücadeleyle ilk tanıştığımız 1960’lı yılların sonları ile 70’li yılların başlarında; 1 Mayıs’ın anlamını ve önemini kavramıştık. Bütün dünyada, o yıllarda ülkemizde olduğu gibi ‘bahar bayramı’ değil, ‘işçi bayramı’ olarak kutlandığını öğrenmiştik.

1 Mayıs’la ilk fiili ve aktif buluşmamız ise, 12 Mart dönemi sonrasındaki yıllara denk düşer. Ege’nin küçük bir ilçesinde doğup büyüdüğümüz ve daha neredeyse çocukluk denebilecek ilk gençlik dönemimizden itibaren, toplumsal mücadelenin içinde yer aldığımız o yıllarda, 12 Mart’ın öncesini ve sonrasını tüm sıcaklığı ile yaşamıştık.1 Mayıs’lar da bu sürecin devamında, önemli izler bırakacaktı…  Bizler ve genel anlamda bizim kuşak için, 1 Mayıs’lar çok büyük ve derin anlamlar taşır. 1 Mayıs kutlamaları ile ilgili olarak, yaşanmış pek çok önemli anımız vardır…

46 YIL ÖNCE ,1 MAYIS’LA İLK BULUŞMAMIZ

Bundan tam kırk altı yıl önce, 1975 yılının 1 Mayıs’ını İstanbul’da yaşadık (O zaman henüz daha 19 yaşındaydım ve genç yüreğimizin tüm ateşiyle adeta bütün dünyayı kucaklamaya hazırdık). İstanbul’un Tepebaşı semtinde bulunan Tepebaşı salonunda (İstanbul’da yaşamadığım için günümüzde hâlâ var mıdır bilemiyorum), 1 Mayıs işçi bayramı kutlama etkinliği düzenlenmişti.

O gün 1 Mayıs marşını ilk kez duymuş ve orada hazır bulunan kitleyle birlikte hep beraber söylemiştik. Toplantıda, İstanbul’daki bazı büyük fabrikalardan temsilci işçilerin, 1 Mayıs üzerine konuştuklarını anımsıyorum. O gün ilk kez duyduğumuz ve söylediğimiz 1 Mayıs marşı, adeta yüreğimize işlemişti.

Aynı günün akşamı, aynı salonda, Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) oyuncularının sahneye koydukları Ana oyununu izlemiştik. O akşam, gündüz hep birlikte söylediğimiz marşın, ana rolünü Meral Niron’un başarıyla oynadığı Ana oyununun müziği ve şarkısı olduğunu öğrenmiştik. Oyunda 1 Mayıs marşının her söylenişinde, gündüz yaptığımız kutlamanın da etkisiyle, bütün salon hep birlikte söylemiştik.

“GÜN GELİR, GÜN GELİR, ZORBALAR KALMAZ GİDER…”

Bugün bile her 1 Mayıs kutlamasında ve 1 Mayıs marşını söyleyişimizde, 1975 yılının İstanbul’unu, Tepebaşı’sını ve ilk 1 Mayıs kutlamasını anımsarım. Değerli besteci Sarper Özsan’ın sözleri ve müziği ile 1 Mayıs marşı, o yıllardan günümüze süzülür gelir ve yürek tellerimizi titretir:

“Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez
Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde…”
Yukarıda anlattığımız ve 19 yaşımızda içinde yer almaktan onur duyduğumuz 1975 1 Mayıs kutlaması, günümüzde bile konuyla ilgili pek çok kimse tarafından bilinmez. İşte bu nedenle, böylesi bilgilerin ve anıların yazılmasını, kayıt altına alınıp korunmasını ve paylaşılmasını, doğrusu çok önemsiyoruz.

1 MAYIS YAYGINLAŞIYOR VE KİTLESELLEŞİYOR

Ülkemizdeki ilk kitlesel 1 Mayıs kutlaması, 1976 yılında DİSK tarafından İstanbul Taksim meydanında düzenlenen kutlamadır. Ne yazık ki ben bu kutlamada bulunamadım. Doğup büyüdüğüm Alaşehir’de, o zamanın gençleri olarak kurduğumuz Alaşehir Kültür ve Dayanışma Derneği (AKDD) tarafından Şehir Sineması’nda düzenlenen ve Aşık İhsani’nin katıldığı 1 Mayıs gecesinde yer aldım.

1 Mayıs etkinliğini düzenleyenler olarak, o yılların Alaşehir’inde hiçbirimizin aracı yoktu. Harçlıklarımızdan toparladığımız paraları birleştirerek, taksi tutup, Aşık İhsani’yi bir gün önce konser verdiği Salihli’den getirişimizi hiç unutamıyorum. O birliktelikte, Aşık İhsani’yi yakından tanıma fırsatım olmuştu. Rahmetli, kendine özgü ilginç bir sanatçıydı.

Aşık İhsani’yi, günümüzde Alaşehir Belediye Başkanı olan Ahmet Öküzcüoğlu’nun kendisiyle aynı ismi taşıyan rahmetli dedesine ait Kâhya Otel’de konuk etmiştik. O dönemde Kâhya Otel, Alaşehir’in en yeni ve lüks oteliydi. Gecenin geç saatlerine kadar, otelin salonunda Aşık İhsani ile o dönemin kültürünü, sanatını, siyasetini konuşup; ülke ve dünya sorunlarını tartışmıştık.

MEŞALELİ 1 MAYIS YÜRÜYÜŞÜ

O yıllarda, Alaşehir ve Sarıgöl yakınlarındaki Afşar barajının inşaatı sürüyordu. 1976 yılının 1 Mayıs kutlamasında, Afşar barajı işçileriyle birlikte ‘Yaşasın 1 Mayıs İşçi Bayramı’ sloganlarını haykırarak ve meşaleler taşıyarak, akşam saatlerinde Alaşehir’in çarşısından geçişimiz, 1 Mayıs’la ilgili anılarımız arasında önemli bir yer tutar. Aşık İhsani’nin konser verdiği gecede ve gündüz kiremit fabrikalarında, DİSK’in 1 Mayıs bildirilerini ve gazetelerini dağıtmıştık…

1977 ve 1978 1 Mayıs’larını İstanbul Taksim meydanında yaşadık. 37 insanımızı yitirdiğimiz kanlı 1 Mayıs’ta yaşadıklarımızı elbette hiçbir zaman unutamayız. Onca kırıma, baskıya ve tehdide karşın, 1978 1 Mayıs’ında yüz binlerle birlikte yine Taksim’deydik… Taksim meydanının 1 Mayıs alanı olarak hepimizin belleklerinde unutulmaz izleri vardır… 

1977 ve 1978 1 Mayıs kutlamaları ile ilgili bilgiler ve anılar, çokça yazıldığı ve bilindiği için; biz daha çok kendi şehrimizde, güzel İzmir’imizde yapılan görkemli 1979 1 Mayıs kutlaması üzerinde ayrıntılı olarak durmak istiyoruz.

1979 YILI GÖRKEMLİ, 1 MAYIS İZMİR KUTLAMASI

Bildiğimiz kadarıyla, bugüne kadar İzmir’de yapılan 1 Mayıs kutlamalarının en büyüğü ve en kitlesel olanı, 1979 yılında gerçekleşenidir.

O yılın 1 Mayıs’ında İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. İşte bu nedenle, DİSK’e bağlı sendikalar 1 Mayıs’ı İzmir’de kutladılar. Türkiye’nin pek çok yöresinden işçiler, emekçiler, ilerici insanlar İzmir’e akın ettiler.

1970’li yılların ikinci yarısı, 12 Eylül öncesi dönem, siyaset rüzgârlarının güçlü biçimde estiği yıllardı… O dönemde, Alsancak’ta bulunan Tariş Üzüm İşletmeleri’nde çalışıyordum. İşyerimizde DİSK’e bağlı Gıda-İş sendikası örgütlüydü. Ben de genç bir DİSK üyesi olarak, diğer işçilerle birlikte 1 Mayıs kutlamalarına büyük coşkuyla katıldım.

FABRİKALARDAN, İŞLETMELERDEN, 1 MAYIS’A COŞKULU KATILIM

Bizim çalıştığımız işletmenin de bulunduğu yöre, pek çok sanayi tesisinin ve fabrikanın yan yana yer aldığı bir bölgeydi. Kısacası tam anlamıyla bir emek ve emekçi yatağıydı. İzmir’de emek hareketinin ve toplumsal mücadelenin mayalandığı yerdi. Emeğin, emekçinin nabzı burada tutulurdu.

O dönemde Alsancak’ın arka tarafları, Tariş ve Tekel işletmelerinin, Sümerbank’ın, Şark Sanayi’nin başını çektiği irili ufaklı pek çok üretim birimiyle doluydu. Buralarda çalışanların çoğu sendikalıydı. Önemli bölümü de DİSK üyesiydi…

Bizler gıda işkolunda çalışan DİSK üyeleri olarak, diğer çevre fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlarla birlikte, 1979 1 Mayıs kutlamalarına günler öncesinden hazırlanmaya başladık. 1 Mayıs sabahı fabrikalarımızın önünde toplandık. Yüreklerimiz kıpır kıpır, coşku doluydu…

‘1 MAYIS İLK DİLEĞİMİZ, YAŞATACAK SENİ TUNÇ BİLEĞİMİZ’ 

O gün, yani 1979’un 1 Mayıs’ında, tıpkı şenlik alanına giden çocukların duyduğu heyecana benzer coşku ve heyecanı yüreklerimizde duyumsayarak; ellerimizde pankartlar taşıyarak ve 1 Mayıs’la ilgili sloganlar haykırarak, marşlar ve türküler söyleyerek; fabrikalarımızın önünden Konak alanına kadar yürüdüğümüzü anımsıyorum. Belleğimde yer eden bugün bile unutamadığım slogan, ‘1 Mayıs 1 Mayıs ilk dileğimiz, yaşatacak seni tunç bileğimiz’di. 1 Mayıs kutlamaları için merkezi toplanma alanı, o günlerde ‘Tarla’ olarak adlandırılan Konak’taki dolmuş ve otobüs duraklarının bulunduğu geniş alandı.

Bu alanda iki yıl önce, 1977 seçimlerinde, Bülent Ecevit’in katıldığı CHP’nin seçim mitingini yaşamıştık. Sanırım bu iki etkinlik, İzmir tarihinin en kalabalık siyasal gösterileri arasında mutlaka yer alır.

1 MAYIS’TA MÜCADELE KARARLILIĞI VE BAYRAM COŞKUSU

O gün Konak alanı tam bir bayram yeriydi… Davullar çalıyor, türküler söyleniyor, halaylar çekiliyordu…

Daha sonra Konak’tan Cumhuriyet alanına doğru 1 Mayıs yürüyüşü başladı. Bizler de DİSK üyesi gıda işçileri olarak pankartlarımızla yürüdük. Cumhuriyet alanı kalabalığı almadı. Katılanlar, ara sokaklara kadar uzandı… DİSK’in efsanevi genel başkanı Kemal Türkler’in konuşmasını ve 1 Mayıs mesajlarını can kulağıyla dinledik…

O anlamlı 1979 1 Mayıs kutlamasında, güzel İzmir’imizde yaşadığımız coşkuyu ve güzellikleri, hiçbir zaman unutmuyoruz. Anılarımızın en değerli köşesinde, yüreğimizin derinliklerinde koruyoruz.

1 MAYIS’LAR UNUTULMAZ

Ülkemizin toplumsal mücadele tarihinde olduğu gibi, İzmir’in toplumsal mücadele tarihinde de 1 Mayıs’lar önemli bir yer tutar…

1979 kitlesel İzmir kutlamasından sonra, 12 Eylül döneminin zor koşullarında da farklı biçim ve yöntemlerle, İzmir’de ve ülkemizde 1 Mayıs her daim kutlanmıştır. 1990’lı ve 2000’li yıllarda da eski yıllardaki kadar kitlesel ve görkemli olmasa da işçi sendikalarının öncülüğünde düzenlenen 1 Mayıs’lar hep ilgi odağı olmuştur. Bizim kuşağın anılarında, 1 Mayıs’ların önemli ve anlamlı bir yeri vardır… 1 Mayıs’lar unutulmaz… Bunca yıldan ve yaşananlardan sonra; bugün bile, bizler, eski kuşaklar olarak; 1 Mayıs’ı, nerede olursak olalım, hangi yaşta bulunursak bulunalım, aynı heyecanla ve coşkuyla karşılıyoruz… Salgın koşulları nedeniyle bu yıl 1 Mayıs’ı alanlarda coşkuyla kutlayamasak da bilinçlerimizde ve yüreklerimizde kutluyoruz… Her daim 1 Mayıs’ı yaşayanları ve yaşatanları, en içten duygu ve düşüncelerle yürekten selamlıyoruz!..

EMEK VE DEMOKRASİ MÜCADELELERİ BELLEĞİ-ENSTİTÜSÜ

1 Mayıs nedeniyle, kentimizin ve ülkemizin toplumsal mücadele tarihi açısından çok önemsediğimiz bir önerimizi, bir kez daha yinelemek ve vurgulamak istiyoruz. Çeşitli vesilelerle gündeme getirdiğimiz, ‘Emek ve Demokrasi Mücadeleleri Belleği - Enstitüsü’ kurulması projesini; konuya ilgili ve duyarlı çevrelerin dikkatine yeniden sunuyoruz.

Böylesi kalıcı bir merkez oluşturulduğunda; ülkemizin toplumsal mücadele tarihinin birçok sayfası aydınlatılacak, bunlarla ilgili belge ve bilgi birikimi koruma altına alınacaktır. Ayrıca bir araştırma enstitüsü gibi çalışacak merkez, birçok genç araştırmacıya kaynaklık yapacaktır. En önemlisi, böylesi bir bellek ve enstitü, geçmişi bugüne ve bugünü geleceğe, gelecek kuşaklara taşıyacaktır. Bu proje için öncelikle düşündüğümüz kent de emeğin, barışın ve demokrasinin kenti İzmir’dir. Tarihsel süreçte nice ekonomik, siyasal ve toplumsal harekete ev sahipliği yapan güzel İzmir’de, doğrusu böylesi bir merkez çok anlamlı olacak ve kentimize yakışacaktır. İşte o zaman, tarihi 1 Mayıs kutlamaları gibi nice toplumsal ve siyasal olay, gerçekten unutulmaz olacaktır.