Kent haber Haber Girişi : 06 Temmuz 2021 11:00

ZAMAN TÜNELİNDE Kİ URLA… ESKİYE HAYRANLIĞI OLANLAR URLA DİYORLAR…

ZAMAN TÜNELİNDE Kİ URLA…  ESKİYE HAYRANLIĞI OLANLAR  URLA DİYORLAR…

ZAMAN TÜNELİNDE Kİ URLA…

ESKİYE HAYRANLIĞI OLANLAR

URLA DİYORLAR…

Gürol Tulunay

 

Urla ya gittiğiniz zaman kendinizi sokaklarda kaybolmaya bırakın derim ben size. On yıl kaldığım Urla da, ben hep öyle yaptım.

Urla merkezden sağ tarafa dönerseniz, biraz sonra Zafer Ceddesine gelirsiniz. Gerçi şimdi oraya Sanat Sokağı diyorlar. İşte o caddeyi önce bir aşağı bir yukarı gezin, fotoğraflarını gördüğünüz zaman tünelinde ki kapıların bir kısmını orada göreceksiniz.

Sonra ister sağa sapın, ister sola. Ama illaki o sokaklarda kaybolmayı düşünün, sokak inişe geçiyorsa da gidin, çıkışa geçiyorsa da gidin. Urla’da hala kafesli pencere görürseniz de şaşırmayın. Daha birkaç tane göreceksinizdir.

Sokak çeşmeleri çıkacak karşınıza, bir yudum su içmek isteyeceksiniz ama akmaz çeşmelerdir.

Şansınız varsa ve hala kaldıysa bir, iki tane dere taşı döşeli sokakta görmeniz de olası. Belki de benim de arkadaşım olan ve türünün son örneği iken rahmetli olan Nalbant Mehmet Erge nin dükkanının önüne getirecek sizi sokak.

Orayı hemen tanıyacaksınız. Nalbant Mehmet Erge ile ilgili bir kaç yazı, anı yazdım. Belki okudunuz ama okumadıysanız da onu gördüğünüz kapıdan tanıyacaksınız 2x3 metre gibi bir kapı ve ahşap ve de üstü çinko kaplı.

Çocuklar kapının çinkolarını hep koparırlarmış rahmetli çok kızardı. Neredeyse iki karışlık bir anahtarı vardı bu devasa ve kemerli kapının.

Buranın ‘Nalbant Mehmet Erge’ müzesi yapmalısınız diye de yazdım kentin ilgilerine sizce beni dinlemişler midir…

O büyük kapıyı gördünüz mü işte rahmetlinin deyimiyle ‘Benden sonrası Tufan’ demişti bir söyleşi sırasında bana. Neden böyle söylüyorsun diyince de, kapının önünden geçen bir mopeti işaret ederek işte bunlar yüzünden demişti.

Ona göre motorların çıkması ve yayılması atları ve merkepleri yok etmişti. Yalanda değil hani. Medeniyetin girdiği yerde eski olur mu?

Şimdi isterseniz Malgaca Pazarını sorun. Odaya çok yakındır. Orada görmenizi istediğim kahve var. Ama ne kahve…Buz gibi bir antikacı Kahveci Ferhat işletiyordu eşi ile birlikte. O mu, O da rahmetli oldu, biraz da erken oldu ama yapacak bir şey yok ki. Bu kahvenin masaları üstünde ‘rezerve’ yazılarını görürseniz şaşırmayın.

Öğle paydosu olmadan telefonla yer ayırtırlardı. Hala da öyledir her halde…

Biz kapılara dönelim. Buradaki kapıların çoğu da bakımlı kapılardır ve yaşları bir asrın üstündedir. Urla lı onlara gözü gibi bakar. Zaten siz ama sanat sokağında ama girdiğiniz sokaklarda onların örneklerinden epey görmüş ve fotoğraf çekmiş olmalısınız.

Benim size tavsiyem kapıları ve de tokmaklarını yakından izleyin ve fotoğraflayın. Nedenine gelince ünlü müteahhitler veya şirketler Urla ya dadandılar. Eskilerin bir lafı vardın ‘Zora beylerin borcu var’ derler.

Her kesin durumu belli hele bu Covit belleri iyice büktü. Mal sahibi ne kadar dayanır bilinmez ki.

Sanat sokağında Aşık Usta vardır. Ona kulağı kesik de derler. Bir katmer yemeden dönmeyin derim ben. İster peynirli, isten kıymalı veya karışık ta yiyebilirsiniz. Ama üstüne mutlaka sakızı, Sakız Adasından gelen sakızlı keşkül yiyin.

Her halde hala yapıyordur.

Yok ben kabak çiçeği dolması yemek istiyorum diyorsanız doğru Şafak Lokantasına. Buranın bir özelliği amelede yemek yer profosör de, hem de ayni masada. Ben bu lokantanın sahibini çok severim ve ona ‘bereket tanrısı’ derim nedeni ise Urla da kazı yapan arteologlar ile çalışanlarından ücret almaz da onlar onu bereket tanrısı yaptım.

Urla yarımadanın en muhteşem yeridir. Ama, vasfını her gün kaybediyor. İstanbullulara çok kızıyorlar. Onlar geldi de çarşı Pazar pahallı oldu diye.Sormak lazım İstanbulluya toprağını veya evini kim sattı diye.

Özgünlüğünü daha ne kadar koruyacak bilmem ama bana göre çok sürmez gibi geliyor…