Tarih Haber Girişi : 28 Mayıs 2021 08:30

OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E FOÇA’DA TUZ TİCARETİ*

OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E FOÇA’DA TUZ TİCARETİ*

OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E FOÇA’DA TUZ TİCARETİ*

                                                                                                                 ONUR ÇALIK*

Tuz dünyanın her yerinde önemli bir beslenme, sanayi ve ticaret maddesi olmuştur. Tuz, insanlık tarihi boyunca yaraları iyileştirmek, yemekleri tatlandırmak, dezenfektan olarak, yiyecekleri korumak gibi çeşitli amaçlar için kullanılmıştır.[1] Tuz, Avrupa ülkelerinde önem gören ticari bir meta olmuştur. Akdeniz’de tuz ticareti yapan tekneler gümrük vergisinden muaf tutulmuşlardır. Tekne sahiplerine ise taşıma bedeli olarak tuz verilmiştir.[2] Özellikle XV. ve XVI. yüzyıllarda Akdeniz’deki artan ticari canlılıkta, tuz ticaretinin rolü oldukça önem teşkil etmiştir. Osmanlı Devleti’nde tuzun üretilmesi, taşınması ve ticareti hususlarında kurallar konmuştur. Osmanlı Devleti Dönemi’nde tuz genel olarak sütten üretilen gıdalar, balıklar, deriler, sebze ve meyvelerin korunmasında kullanılmıştır. Tuz ayrıca, karantina maddesi olarak da kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nde tuz Avrupa’ya Suriye ve İzmir limanlarından ihraç edilen ve geliri yüksek bir meta olmuştur.[3] II. Mehmet Dönemi’nden itibaren tuzun özel tüccarlara satışında devlet tekeli yaratılmıştır.[4] Osmanlı Devleti’nde tuz diğer temel maddeler gibi önem teşkil ettiğinden dolayı devlet tekeline alınmıştır. Osmanlı Devleti’nde memlehalar(tuzlalar) devletin mülkü yani miri mülk olarak tanımlanmıştır. Diğer devletlerde tuz üzerinden ağır vergiler alınmış fakat Osmanlı Devleti’nde çıkarılıp satılacak tuzdan daha az oranda vergi alınmıştır. Böylelikle daha çok gelir sağlanabileceği düşünülmüştür.[5] 1863-64 yılları arasında Abdülaziz Devri’nin ilk bütçesi hazırlanmış, bu bütçede tuz vergisinin geliri 2 milyon 136 bin Fransız frangı olarak ifade edilmiştir.[6] 1862 yılından önce tuz yatakları Osmanlı Devleti bünyesinde mültezim işletmeleri, devlet işletmeleri, tuz yataklarını bulanların işletmesi, tekke zaviye ve aşiret beylerinin işletmesi olarak dört farklı şekilde işletilmiştir. 1862 yılında tuz nizamnamesi ile birlikte tuz tekeli ‘’Rüsumat Emaneti’’ yani doğrudan devlet tarafından işletilmiştir.[7] Akdeniz sahillerinde bulunan Kıbrıs, Becin (Menteşe Livası), Batnos (Aydın Livası), İzmir, Rodos, Menemen, Midilli, Çandarlı, Kızılcatuzla, Enez, Gümülcine, Selanik, Ağrıboz, İnebahtı, Mora tuzlaları ve diğer önemli yerlerdeki tuzlaların gelirleri genellikle padişah haslarının veya yüksek görevli memurların dirlik gelirleri arasında yer almışlardır.[8] Tuz ticaretinde İzmir limanı önemli bir rol oynamıştır. Tuz ihracatından önemli gelirler elde edilmiştir. İzmir’de tuz fiyatları İstanbul’a nazaran yarı yarıya daha ucuz olmuştur. Bunun sebebi ise İzmir limanının tuz kaynaklarına yakınlığı ve nüfusunun azlığı olmuştur.[9] Tuz ticareti Eski Foça’da tuzla olmamasına rağmen depolarda tuzun saklanması ve Foça limanından ihraç edilmesi bakımından önem teşkil etmiştir. Eski Foça’ya en yakın tuzla Çamaltı tuzlasıdır. Bu tuzla, “Tuzla-i Melemen” ya da “Saruhan Memlehası” olarak da anılmıştır. Tuzla, Gediz Nehri’nin İzmir Körfezi’ne ulaştığı deltanın hemen kuzeyinde bulunmaktadır. Çamaltı tuzlası 1479 yılında 1 milyon 550 bin akçeye üç yıllığına Ürküdenoğlu Yunus’a mukataa verilmiştir.[10] 1530 yılında ise 540 bin 885 akçeye mukataaya verilmiştir.[11] 1671-1672 yıllarında Evliya Çelebi tuzlayı gezmiş ve tuzlanın 590 akçe miri emanet olduğunu belirtmiştir. Bu sayının oldukça düşük olduğu gözükmektedir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde Çamaltı tuzlasının ismi “Menzil- i Tuzla-i Melemen-i” olarak geçmektedir. Bu tuzla hakkında Çelebi şunları söylemiştir:

“Cemî‘i Germiyan ve Aydın ve Sarhan ve Karahisâr vilâyetlerine ve'l-hâsıl yigirmi dörd sancak yire her sene niçe kerre yüz bin deve yükü tuz bundan müstevlî olur, azîm emânetdir. Yetmiş seksen âdem ile enüp binüp hükûmât edüp mâl-ı pâdişâhî ve kendüye on kîse fâyizi tahsîl eder, a‘lâ hükûmetdir. Ve ibret- nümâ bir tuzladır. Zî-rûh kısmından bu tuz içre her ne mahlûk düşse bi-emrillâh tuz olur.”[12]

Çamaltı tuzlası Abdülmecit zamanında özelleştirilmiştir. Buradan çıkartılan tuz develer ve at arabaları aracılığıyla Foça’ya ulaştırılmaktadır. Foça haricinde Balıkesir, Aydın ve Afyon bölgelerine tuz gönderilmiştir.[13]1870’lerin sonu 1880’lerin başına doğru Osmanlı Devleti dış borçlarını ödeyemez duruma gelmiştir. 1881 yılında dış borçlar için alacaklıların vekilleri İstanbul’a davet edilmiştir. Bunun sonucunda “Muharrem Kararnamesi” imzalanmıştır(20 Kasım 1881). Kararnameye göre maliye nezareti haricinde borçlar için ‘’Düyun-ı Umumiye İdaresi’’ kurulmuştur. Alacaklı devletler olan İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, İtalya, Avusturya- Macaristan bu idare ile alacaklarını temin etmeye çalışmışlardır. Osmanlı Devleti Düyun-ı Umumiye İdaresinin emrine devlet tekelinde olan birçok gelir kaynaklarını vermiştir. Bunların arasında ‘’Tuz İnhisarı’’ da yer almıştır.[14]

Foça’nın 14 deniz mili güneyinde Gediz Nehri’nin ağzıyla İzmir arasındaki Çamaltı ve Ada yataklarında 52 adet tuzla bulunmaktaydı. Düyun-ı Umumiye İdaresi’ne ait olan tuzlalar Karavokire ailesi tarafından kiralanmıştır. Tuzlaların tamamında yılda 250 bin Osmanlı lirası üretim yapılmıştır. Tuzun üretildiği tuzlalardaher bir tuzla için iki-üç adet yel değirmeni bulunmaktadır. Yel değirmenleri vasıtasıyla deniz kıyısındaki kuyulardan çekilen su havzalara aktarılmış, Ağustos ayında güneş, su ve meltem yardımıyla buharlaşan tuz kristalleşip kalınlaştığında kazmalarla kırılarak yün çuvallara doldurulmaktaydı. Ağustos ayı içinde Eski Foça’ya Türk ve Rum işçilerin gelmesi, işgücünü kaza merkezinde yaşayanların karşılayamadığını göstermiştir. Hasat için çalışan işçilerin sayısı 1500’ün altına düşmemiştir. Özellikle Çamaltı ve Ada tuz yataklarında çalışan işçiler genellikle denizci değil, köylü işçiler olmuştur.[15] Tuzlalardan taşınan tuz sadece kara yolu ile değil, deniz yoluyla mavnalar aracılığıyla da Foça limanına taşınmıştır. Tuzun tuzlalardan develer ve at arabaları ile Foça iskelesine taşınması serüvenini 1900’lerin başında bu işi yapmış olan Stelyos Haralambos üzerinden Kemal Anadol “Büyük Ayrılık” kitabında ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır.[16] Genellikle taşımacılık işini Rum tüccarlar yapmışlardır. Daha sonraki dönemlerde Rum nüfusunun azalması ile birlikte bu işi Türkler yapmaya başlamıştır.

Foça limanı ihracat iskelesi olarak XIX. yüzyıl sonlarına doğru önemli ticaret kapasitesine sahip olmuştur. Henüz 1842-1849 yıllarında bile tuz getiren İngiliz gemilerin sekiz tanesinin Foça limanından kalktığı görülmüştür.[17] 1891-92 yıllarında 37 adet buharlı İngiliz bandıralı, 82 adet yelkenli Yunan bandıralı, 12 adet yelkenli Sisam bandıralı, 1 adet yelkenli İtalyan bandıralı yabancı gemilerin haricinde, 201 adet buharlı, 2 bin 309 adet yelkenli olmak üzere 2 bin 510 adet Osmanlı Devleti bandıralı gemi Foça limanını ziyaret etmiştir.[18] 1895 Aydın Vilayet Salnamesinde Hicri 1310(1892/1893) senesi zarfında Osmanlı, İngiliz, İtalyan ve Sisam bandıralı 363 vapur ve 2 bin 706 yelkenlinin Foça limanına uğradığı yazılmıştır.[19]

Eski Foça’da ihraç edilmek üzere tuzlalardan gelen tuzları depolamak için dört adet tuz deposu yapılmıştır. Depoların ikisi Büyük Deniz Limanı’nda, diğer ikisi ise Küçük Deniz Limanı’nda yer almıştır. Tuz depolarının ortak özellikleri kapılarının doğrudan rıhtıma açılması ve kıyıya paralel olmasıdır. Tuz ticaretinin ve ihraç edilmek üzere tuzun Foça limanından sevkiyatının somut örneği olan tuz depoları günümüze kadar varlığını sürdürememiştir.[20]

Aydın Vilayet Salnamelerinde Foça için üç adet memlehadan(tuzlalar) bahsedilmektedir. Bunlar Çamaltı tuzlası, Ada tuzlaları ve Aliağa çiftliği tuzlalarıdır. Salnamelerde bu üç tuzlada imal ve ihraç edilen tuz miktarları verilmiştir. Bu üç tuzla arasında en verimli olan tuzla Çamaltı tuzlası olmuştur. Düyun-i Umumiye İdaresinin kurulması ile birlikte tuzlaların gelirleri bu idareye verilmiştir. Foça’da Düyun-i Umumiye İdaresi 1881’den sonra kurulmuştur. 1884(1301) salnamesinde tuzlalardan yıllık toplam 60 milyon tuz imal edildiği yazılmıştır.[21] 1893 salnamesinde 1308(1890/1891) hicri senesinin verileri bulunmaktadır. Bu verilere göre Çamaltı tuzlalarında 55 milyon, Ada tuzlalarında 25 milyon, Aliağa çiftliği tuzlalarında 3 milyon 500 bin ton tuz imal ve ihraç edilmiştir.[22]1894 salnamesinde Foça kazasının 1309(1891/1892) hicri senesinin verilerine bakıldığında bir önceki seneye nazaran bir düşüş gözlemlenmektedir. Buna göre Çamaltı tuzlalarında 23 milyon 669 bin 197, Ada tuzlalarında 2 milyon 292 bin 294, Aliağa çiftliği tuzlalarında 3 milyon 305 bin 860 ton tuz imal ve ihraç edilmiştir.[23]1895 salnamesinde ise 1310 (1892/1893) hicri senesinin verilerine göre çok olmamakla birlikte bir miktar yükselişin olduğu gözlemlenmektedir. Çamaltı tuzlalarında 33 milyon 669 bin 197, Ada tuzlalarında 13 milyon 292 bin 294, Aliağa çiftliği tuzlalarında 3 milyon 305 bin 860 ton tuz imal ve ihraç edilmiştir.[24] 1896 salnamesinde 1312(1894/1895) verileri toplam sayı olarak verilmiştir. Bu sayı 81 milyon 530 bindir.[25] Diğer salnamelerde sayılar çok fazla değişkenlik göstermemekle birlikte, Foça Düyun-i Umumiye Müdüriyetinin senelik geliri 300 bin akçe olmuştur. 1908 yılında tuz üretiminin fazla miktarda arttığı görülmektedir. 1908 salnamesine göre yıllık 120-130 milyon tuz imal ve ihraç edilmiştir.[26]

Tablo 1: 1893-1895 yılları arasında Foça’da tuz üretimi

Tuzlalar

1893

1894

1895

Çamaltı Tuzlası

55.000.000 (ton)

23.669.197 (ton)

33.669.197( ton)

Ada Tuzlaları

25.000.000 (ton)

2.292.294 (ton)

13.292.294 (ton)

Aliağa Çiftliği Tuzlaları

3.500.000 (ton)

3.305.860 (ton)

3.305.860 (ton)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

      (1893-1895 Aydın Vilayet Salnamelerinden yararlanılmıştır)

 

I. Dünya Savaşı sırasında tuz üretiminde genel olarak büyük bir düşüş yaşanmıştır. Tuz stokları erimiştir. Bu yıllarda tuz dağıtımı ve fiyatları yerel yönetimler tarafından belirlenmiştir.[27]1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması ile birlikte ülke fiilen işgal altına alınmıştır. İtilaf Devletleri Kurtuluş Savaşı’nın başlamasından bir yıl sonra Sevr Antlaşmasını (10 Ağustos 1920) Osmanlı Devleti’ne imzalatmaya çalışmışlardır. Bu ağır hükümler içeren antlaşmayı Ankara Hükümeti kesin bir dille reddetmiştir. Antlaşmayı kabul edenler ise vatan haini olarak nitelendirilmişlerdir. Sevr Antlaşması’nın 81. maddesi Foça’daki tuzlaların işletilmesi ile ilgili şu hükmü içermektedir:

“80 üçüncü maddede münderiç kanunun suret-i katiyede tekarrürüne kadar Osmanlı Düyun-ı Umumiye İdaresine ait olup Foça'da bulunan memlehaların işletilmesi hukuku bilcümle âlât ve edevat, makina ve berrî ve bahrî vasait-i nakliye dâhil olduğu halde hiç bir suretle tadil veya müdahaleye maruz kalmayacaktır. Bu müddet zarfında mezkûr memlehalardan istihsal edilen tuzun imali, harice şevki veyahut nakli için bir gûna rüsum ve tekâlif vazedilmeyecektir. Yunanistan idaresi İzmir ile altmış altıncı maddede musarrah arazide tuz istihlâkini tanzim etmek ve resme tabi tutmak hakkını haiz olacaktır. Fıkra-i anifede tayin edilen müddetin hitamında Yunanistan hükümeti bâlâdaki ahkâmın adili iktiza ettiği mütalâasında bulunursa Foça memlehaları imtiyazattan madut olarak bunlar hakkında dokuzuncu kısmın (mevad-dı iktisadiye) 312 inci maddesinde musarrah teminat, işbu muahedenin 8nci kısmının(mevad-dı maliye)

246 ncı addesinde musarrah ahkâm ihlâl edilmemek şartiyle tatbik edilecektir.[28]

23 Eylül 1920 tarihinde tuz vergisinin artırılmasıyla alakalı kanun çıkarılmıştır. Bu kanuna göre tuzun kilogram fiyatı 3 kuruş olarak belirlenmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşmasıyla ekonomik gelişimini engelleyen sorunları çözmüş ve yapılan düzenlemeler neticesinde 1924 yılı bütçesinde tuz gelirleri 1 milyon 600 bin kuruş olarak belirtilmiştir.[29]

 

 

 


* Bu makale Onur Çalık, Cumhuriyet Döneminde Foça (1923-1938), İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2019, s.24-30, düzenlenmiştir.

* İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi.

[1] Süleyman Beyoğlu, “Osmanlı Devletinde “Tuz “a Dair Bazı Problemler (1914-1923)”, Tuz Kitabı, İstanbul: Kitabevi, 2004, s.201.

[2] Mehmet Demirtaş, “Osmanlı Devletinde Tuz Üretimi ve Dağıtımı”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 3, Sayı 1, (2004), s.23,

[3] Beyoğlu, a.g.m. , s.201-202.

[4] Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paramın Tarihi, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt, s.46

[5] Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Islahat Fermanı Devri(1861-1876), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2003, s.228.

[6] Karal, a.g.e. , s.230.

[7] Beyoğlu, a.g.m. , s.202.

[8] Demirtaş, a.g.m. , s.25

[9] Beyoğlu, a.g.m. , s.205.

 

[11]Zeki Arıkan, Şap Ticaretinden Tuz Ticaretine Foça ve Mirası, İzmir: İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2016, s.25.

[12]Evliya Çelebi B. Mehemmed Zılli, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, (haz. Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman, Robert Dankoff), İstanbul: Yapı Kredi, 2005,  s.45-46.

[13] Vural Yiğit, Midilli’den Çıktık Yola, İstanbul: Ege Basım, 2012, s.160.

[14] Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1907), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2007, s.427-428.

 

[15] Engin Berber, “Mütareke ve Yunan İşgali Döneminde Foça Kazası”, Geçmişten Günümüze Foça Uluslararası Sempozyum Bildirileri, İzmir: Foça Belediyesi, 1996, s.40.

[16] Kemal Anadol, Büyük Ayrılık, İstanbul: Doğan Kitap, 2009, s.7.

[17] Numan Elibol, “Osmanlı Belgelerinde İngiltere’nin Karadeniz Ticareti 1842-49”, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 33, (2015), s.51.

[18] Müjgân Bahtiyar Karatosun’ “XIX. Yüzyılda Ticaret Faaliyetlerinin Temsili Mekânları: Eski Foça’da Tuz Depoları”, Ege Mimarlık Dergisi, (2008), s.33.

[19] Salname-i Vilayet-i Aydın, (1313/1895) Hicri Senesi Def’a 16, s.259.

 

[20] Karatosun, a.g.m. , s.34.

[21] Salname-i Vilayet-i Aydın, (1301/1884) Hicri Senesi Def’a 6, s140.

[22] Salname-i Vilayet-i Aydın, (1311/1893) Hicri Senesi Def’a 14, s.214.

[23] Salname-i Vilayet-i Aydın, (1312/1894) Hicri Senesi Def’a 15, s.292.

[24] Salname-i Vilayet-i Aydın, (1313/1895) Hicri Senesi Def’a 16, s.175.

[25] Salname-i Vilayet-i Aydın, (1314/1896) Hicri Senesi Def’a 17, s.239.

[26] Salname-i Vilayet-i Aydın, (1326/1908) Hicri Senesi Def’a 25, s.380.

 

[27] Beyoğlu, a.g.m. , s.205.

[28] Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, Ankara: Anlara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 1953, s.556-557.

 

[29] Beyoğlu, a.g.m. , s.207.

Ek alanı