Kültür&Sanat Haber Girişi : 28 Mayıs 2021 08:15

İZMİR’İN ENSTİTÜSÜ KIZILÇULLU KÖY ENSTİTÜSÜ

İZMİR’İN ENSTİTÜSÜ KIZILÇULLU KÖY ENSTİTÜSÜ

İZMİR’İN ENSTİTÜSÜ KIZILÇULLU KÖY ENSTİTÜSÜ

Prof.Dr.Kemal Kocabaş

YKKED Genel Başkanı

kekocabas@gmail.com

 

“Köy Enstitülerinde Türk çocuğunun yaratıcı kudreti meydana çıkarılmış, gelenekçi okulun çocukları ezen, yıpratan sakat usulleri yerine yeni metotlar geliştirilmiştir.”

İsmail Hakkı TONGUÇ

 

               17 Nisan 2021 Köy Enstitülerinin 81. kuruluş yıl dönümü. Köy Enstitüleri, özgünlüğü ile evrensel pedagoji  literatürüne ülkemiz eğitimcilerinin çok   değerli bir armağanı olan Cumhuriyet projesidir.  Enstitü eğitimi, ülke gereksinimlerini temel alan işlevsel, öğrencilerin doğuştan getirdikleri yetileri ortaya çıkaran, uygulamalı, pozitif ayrımcı, eşitlikçi, laik-demokratik-bilimsel, özgürlükçü  bir eğitimin adıdır. Köy Enstitüleri; ulusaldan evrensele eğitim anlayışıyla hümanist bir tasarımın ve kent-kır, kadın-erkek ve pek çok eşitsizliği aşan eğitim kurumlarıydı. Nisan ayı boyunca Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED),  diğer demokratik kitle örgütleri ve yerel yönetimler Enstitülerin 81. yıl kutlamalarını  bir “eğitim bayramı” anlayışı içerisinde  gerçekleştirerek  eğitimin, dününü, bugününü ve geleceğini tartışmıştır (1). 81. Yıl kutlamaları ve tartışmaları; ülkemizin evrensel pedagojiye armağan ettiği Köy Enstitülerinin mekânsal olarak kapatılmış olmasına rağmen yürek ve beyinlerde aydınlık bir referans ve esin kaynağı  olmaya devam ettiğini gösterdi. Ülkenin 21 farklı bölgesinde eşitlikçi bir anlayışla ve o bölgenin yerel ismiyle  adlandırılan enstitülerden “Kızılçullu Köy Enstitüsü”;  İzmir’in enstitüsü olarak enstitü tarihinde onurla yer almış  ve  Ege’de aydınlanmanın kurumu olarak işlev görmüştür. Bu yazı, eğitim tarihimizin önemli eğitim kurumu  Kızılçullu Köy Enstitüsü gerçekliğini farklı boyutlarla  değerlendirmeyi amaçlamaktadır.

KÖY ENSTİTÜLERİNİN  KISA TARİHİ

               3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası 17 Nisan 1940 tarihinde TBMM’de yasalaştı. Yasanın gerekçesi "Türkiye'de büyük nüfus ekseriyetinin yaşamakta bulunduğu köylerimizde ilk tahsili süratle yaymak, aynı zamanda köylerimize köy zanaatlarını öğrenmiş unsurlar kazandırmak ihtiyacı, hükümeti; mahiyeti aşağıda anlatılacak olan Köy Enstitülerini kurmak ve mezunlarını istihdam edebilmek üzere kanuni salahiyet talebine sevk etmektedir.   Tahsilin bugünkü durumu: 1935 nüfus sayımı istatistiklerine nazaran Türkiye'de erkek nüfusun % 23,3, kadınların % 8,2 si okuma yazma bilmektedir. Ayrıca nüfusu 10.000’den az olan yerlerde okuma yazma bilmeyenlerin nispeti % 89,3, 10.000 fazla olan yerlerde % 59,7  dir."  ifadeleri yer almaktadır. Yasanın birinci maddesi  de “Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere tarım işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde, Milli Eğitim Bakanlığınca Köy Enstitüleri açılır” şeklindedir. Görüldüğü gibi Cumhuriyet, nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı köylere modern tarım ve hayvancılıktan  da anlayan köye yarayan meslek erbabını yetiştirmeyi gündemine almış ve hayata geçirmişti.  Enstitüler, kısa süren (1940-1954) süreçte   “öğretmen, sağlıkçı ve eğitmen” yetiştirerek  bu işlevlerini gerçekleştirmeye çalıştı.

Maarif Vekili Mustafa Necati döneminde açılan Köy Muallim Mektepleri ve sonraki yıllarda  açılan  Eğitmen Kursları, Tonguç’un Köy Öğretmen Okulları deneyimi, “Canlandırılacak Köy” ütopyası, Yücel ile Tonguç’un demokrat ve aydınlık Türkiye tutkusu deneysel pedagojiye taşınarak 17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri olarak hayata geçer. 1940 yılında yaklaşık 35 bin köy öğretmensiz-okulsuz ve Orta Çağ koşullarındadır. Cumhuriyet, bu sorunu özgün bir projeyle köyün kendi çocuklarıyla aşmayı planlamıştı. Yasanın Meclisten geçiş sürecinde toprak ağaları ve mütegallibenin itirazları üzerine    yoğun tartışmalar yaşanır.  Yücel, enstitülerde uygulamalı eğitimin amaçlandığını ve bu nedenle “enstitü” adının verildiğini belirterek:  “Köy Enstitüleri ilkesi, bu pratik ilke tamamıyla bizimdir. Taklit değildir. Türkçe buluştur. Benzersizdir. Çünkü millet sevgisi gibi bir kaynaktan ilhamını almıştır. Pedagoji kitapları yazmaz, klasik pedagoji bilmez” ifadeleriyle yasayı Mecliste tanıtır. Yasanın kabulü sonrası Milli Eğitim Bakanı Hasan-Ali Yücel, “Büyük bir bahtiyarlık duyuyorum ve şahsım  uzun yıllar kalbimde sakladığım bir idealin tahakkukuna şahit oluyorum. Bütün yüreğimle bu tarihi anda en derin teşekkürlerimi arz ederim…” ifadeleriyle meclise  teşekkür eder. Ülke nüfusunun çoğunluğu olan yoksul köy çocukları  için “eğitim hakkı” anlamına gelen “hümanist, ilerici” eğitim sistemi, eğitim tarihimizde onurla, iş  emek  ve imece ile kendini yaratmıştı. Yazınımızın çınarı Yaşar Kemal, Köy Enstitülerini “17 Nisan, Köy Enstitülerinin kuruluş bayramıydı. Esaretten, yokluktan, tembellikten, birçok şeylerden kurtuluş bayramıydı. Bozkır, bozkır olalı sevincin bayramını böylesine görmemişti. Koca bozkır neredeyse sevincinden çat deyip çatlayacaktı. Bu sevincin en güzeli, en yenisi, en tazesiydi. Hiçbir sevince benzemiyordu” ifadeleriyle selamlar. 1946 sonrası enstitülerin içi boşaltılır, kurucuları görevden ayrılır, 1950 yılında enstitülerdeki karma eğitim sonlandırılır  ve Demokrat Parti 1954 yılında enstitüleri kapatarak ilköğretmen okullarına dönüştürür.

Köy Enstitüleri sürecinde Milli Eğitim Bakanı Hasan-Ali Yücel tek parti olan CHP içinde ve TBMM’de enstitülerin anlatılması sürecinde önemli rol alır. İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ise “Canlandırılacak Köy” ütopyasıyla enstitü yerlerinin, müdür ve öğretmenlerin seçimi, enstitü kuramını oluşturmak, uygulamak  gibi ayrıntıları düzenleyerek  enstitü imecesine emeğini katar.  “İş içinde, iş aracılığıyla yaparak, yaşayarak” öğrenmeyi temel alan özgün enstitü eğitimi  ülke sorunlarına, gereksinmelerine  yönelik çözümler üreten, hayatta, toplumda karşılığı olan  işlevsel bir eğitimdir.  İsmail Hakkı Tonguç’un “Canlandırılacak Köy” kitabında “İlköğretim  meselesinde sıra, yoksul ve toplumun en ağır yükünü taşıyan halkın çocuklarını okula kavuşturmaya gelmiştir. Bunun icap ettireceği her türlü fedakarlığı göze almaya mecburuz.”  ifadeleri kurucuların eğitime bakışlarındaki ilerici perspektifi yansıtmaktadır (2).  Köy Enstitülerinde kooperatifçilik, balıkçılık, ipek böcekçiliği, arıcılık ve  halk oyunları dersleri bu işlevselliğin kanıtlarıdır. Yine erkek öğrencilerin demircilik, yapıcılık, marangozluk kollarından birinde; kız öğrencilerin ev, el sanatları, dokuma ve  biçki dikişte, ziraat sanatlarında  uzmanlaşması ve bu kazanımları Anadolu köylerine taşımaları  bunun somut kanıtlarıdır. Ayrıca demokratik eğitim kurumu olan enstitülerde  kendilerini yeniden üreten  enstitü mezunlarının daha sonraki yıllarda demokratik öğretmen hareketinin öncüleri olması bu  işlevselliğin bir başka kanıtıdır. Enstitülerdeki  kitap okuma ve tartışma saatlerinin sonraki yıllarda karşılığı   pek çok enstitülülerin roman, öykü, şiir, anı yazmaları, kendilerini yazın alanında var etmeleri gerçeği de kanıtlardan bir diğeridir.

KIZILÇULLU KÖY ENSTİTÜSÜ

Kızılçullu Köy Enstitüsü tarihi, Cumhuriyetin değişik süreçlerindeki genel politik değişimleri bire bir yaşayan bir Cumhuriyet eğitim kurumudur. “Paradiso, Kızılçullu ve Şirinyer” adları da bu bölgenin farklı dönemlerindeki üç ismine karşılık gelir. Amerikalılar 1891 yılında İzmir’de azınlık çocuklarına yönelik “American Boys School” adıyla bir okul açarlar. Bu okul daha sonra 1912 yılında Amerikan Koleji olarak Kızılçullu’daki ana binaya taşınır. Adnan Menderes, Muzaffer Şerif  de Amerikan Koleji’nin öğrencisi olurlar. Bu bina 1937 yılında Kızılçullu köy statüsüne sokularak devletleştirilir ve Kızılçullu Köy Öğretmen Okulu ve Kızılçullu Eğitmen Kursu olarak yoksul köy çocuklarına kucak açar. Kurucu müdür de Emin Soysal’dır. Cumhuriyet 1937 yılında Kızılçullu’da kuruluş felsefesine uygun bir adım atmıştır. Zembil sepetleriyle köylerinden ayrılan, trenlere binen Manisalı, İzmirli, Aydınlı, Denizlili, Muğlalı köy çocukları, Kızılçullu Tren İstasyonu’nda inerek aydınlığa yürümüşlerdir (3).

               17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı yasayla Kızılçullu Köy Öğretmen Okulu, Kızılçullu Köy Enstitüsüne dönüşür. Kurucu Müdür Emin Soysal, Tonguç’un “iş okulu” felsefesine karşılık klasik öğretmen okulundan yanadır. Tonguç’la anlaşamamaktadır. 1942 yılında görevden alınır. Emin Soysal ileriki yıllarda Maraş Bağımsız Milletvekili olarak TBBM’de enstitü karşıtı bir çizgiye evrilerek hayal kırıklığı üretir. Soysal sonrası Kızılçullu’da sırasıyla Hamdi Akman, Talat Ersoy, Osman Faruk Verimer ve Ahmet Önertürk müdürlük yaparlar. 1946-1947 yıllarında Yücel ve Tonguç görevlerinden ayrılınca tüm Köy Enstitülerinde gerileme dönemi başlar. Temel enstitü felsefesinin terk edilmeye başlanıldığı dönemler oluşur. 1950 yılında ülkedeki muhafazakar-tutucu çevrelerin baskısıyla Köy Enstitülerinde karma eğitime son verilir. Kızılçullu’nun tüm erkekleri başka enstitülere yollanır. 21 farklı Köy Enstitüsündeki kız öğrenciler Kızılçullu’da  toplanır. Kızılçullu artık “Kız Köy Enstitüsü” olmuştur. 1952 yılının Eylül başında kız öğrenciler okula geldiklerinde okulun önünde silahlı askerler vardır. Köy Enstitüsü yazan tabela kaldırılmış ve yerine “NATO” tabelası asılmıştır. Kız öğrenciler gruplar halinde Bolu ve Beşikdüzü’ne gönderilir. Devrimci Cumhuriyetin 1937 yılında Amerikalılardan aldığı ve halk çocuklarına sunduğu mekanlar 1952 yılında 15 yıl sonra Amerikalılar tarafından geri alınır. 1948 Arifiye Köy Enstitüsü  Girişli,  Kızılçullu  Köy Enstitüsü  Öğrencisi, Beşikdüzü Kız Öğretmen Okulu 1956 çıkışlı emekli öğretmen Lemanser Sükan “Memleket Yolları”  adlı kitabında: 15 Eylül 1952 tarihinde  izinden Kızılçullu’ya  döndüğümde, okul kapılarının kapalı olduğunu ve önünde iki silahlı askerin beklediğini görünce şaşırdım. Benim gibi yeni gelen 14  öğrenci daha vardı. Onlar da bavullarını koymuşlar bekliyorlardı. Kapının üzerindeki “Kızılçullu Köy Enstitüsü” yazısı kaldırılmış, kocaman  “Nato Karargahı” yazılı   tabela asılmıştı” diye yazarak tanıklığını aktarır. Bugün yaşadığımız tüm süreçlerin ilk izleri, adımları Kızılçullu Köy Enstitüsü tarihinde bulunmaktadır. Kızılçullu’yu NATO’ya verenler hızlarını alamamışlar, 1956 yılında semtin adını Şirinyer’e dönüştürerek bir toplumsal belleği de yok etmeye çalışmışlardır.

               KIZILÇULLU KÖY ENSTİTÜSÜ ORTAKLAR KÖY ENSTİTÜSÜNÜ KURUYOR

               Kızılçullu Köy Enstitüsü öğrencileri demirci, marangoz, inşaat  ekipleriyle  Hasanoğlan, Pulur, İvriz, Dicle,  Pamukpınar Köy Enstitülerinin kuruluş imecesinde diğer enstitülerden gelen imece ekipleriyle beraber  onurla yer aldılar. Kızılçullu Köy Enstitüsü 1944-1947 çıkışlı öğrencileri, Ortaklar Köy Enstitüsü kuruluşlarında emekleriyle yer alırlar. Ege’de, Kızılçullu’ya 60 kilometre  uzaklıkta yeni bir enstitünün kurulmasına yönelik iki farklı görüş vardır. Bunlardan ilki Kızılçullu Köy Enstitüsünün kent içinde olması ve Emin Soysal’ın iş okulu anlayışına uymayan tahribatı. Diğer bir görüş ise  5.11.1944 tarihinde Kızılçullu’da teftiş yapan müfettiş Muhittin Akdik tarafından  bakanlığa sunulan “Kızılçullu Köy Enstitüsü çok kalabalıktır… Aydın, Muğla ve Denizli’de bir enstitü açılarak bu müessesede öğrenci sayısı 800’e indirilmelidir” şeklinde özetlenen  gözlem ve düşüncelerdir. Yer seçimini Kızılçullu Köy Enstitüsü müdürü   Hamdi Akman yapar, daha sonra Kızılçullu Köy Enstitüsü Psikoloji Öğretmeni    Hayri Çakaloz Ortaklar’a müdür olarak atanır (4). 1944 Haziran ayında  Kızılçullu Köy Enstitüsü 1939-1940 girişli 350 öğrenciden 250’si  mezun olmuş,  öğretmen olarak atanmayı beklemektedirler.  Bir cumartesi günü enstitü yönetimi ve   enstitünün 1350 öğrencisi ana binanın önünde toplanır. Okul başkanı haftalık yapılacak işleri anlatır ve sonra enstitü müdürü  Hamdi Akman söz alır: “Arkadaşlar sınavları bitirdiniz. Öğretmen oldunuz. Sizleri kutlarım. Ancak işlerimiz bitmedi. Az sayıdaki arkadaşınız bütünlemesini tamamlarken sizlere yeni bir görev vereceğim. Ortaklar’da yeni bir enstitü kuruyoruz. Temeli birlikte atacağız ve sizleri Kasım ayında öğretmen olarak köylere göndereceğiz.”  ve  coşkuyla Ortaklar imecesi başlar.  Bu süreci Ortaklar Köy Enstitüsünden  1946 çıkışlı  Fatma Meriç Öğretmen  “Müdürümüz Hamdi Akman döneminde Ortaklar Köy Enstitüsünün kuruluşunu Kızılçullu Köy Enstitüsü üstlenmişti. Kanımca Temmuz-Ağustos aylarıydı. 300 öğrenci öğretmenlerimizle Ortaklar’a trenle gittik. Adabelen’de temel atılacaktı. O zaman hiçbir bina yoktu. Biz temel atma töreni ve yeri için hazırlık yapacaktık.  Yollar yaptık, çadırlar kurduk ve bir ay içerisinde Ortaklar’ı temel atmaya hazır hale getirdik. Ortaklar’daki okul kurulurken tuğla, harç taşıyıp erkeklere yardımcı olduk” ifadeleriyle tanıklığını aktarır. Sonuçta Ortaklar Köy Enstitüsü’nün kurulmasıyla Aydın, Denizli ve Muğlalı öğrenciler Ortaklar’a aktarılmıştır.

KIZILÇULLU KÖY ENSTİTÜSÜNÜN YARATTIĞI TOPLUMSALLIK

               Türkiye Öğretmenler Sendikasına (TÖS)  giden yolculukta çok önemli olan Ege Bölgesi Köy Öğretmenler Derneğini, Kızılçullu çıkışlı öğretmenler kurmuşlar ve bu derneklerin çoğalmasına ve sonra 1960’lı yıllarda Türkiye Öğretmenler Milli Fedarasyonu’na ve  daha sonra da 1965’te  TÖS’e dönüşmesini sağlamışlardır. Ege Bölgesi’ndeki tüm köy okullarının tamirat ve onarımlarında, Efes ve Bergama antik kentlerindeki temsillerde Kızılçullu Köy Enstitüsü vardır. Kızılçullu Köy Enstitüsü; Ege Bölgesi’nde kültür okulu, iş okulu, müzik okulu, spor okulu bağlamında çok önemli eğitsel-kültürel, toplumsal sorumluluk üreten bir okul olarak çalışmıştır. Kızılçullu çıkışlı Halil Akyavaş (Kurucu Meclis Üyesi), Hüseyin Atmaca(Denizli Senatörü), Şükrü Koç (Aydın Senatörü), Halil Dere (Muğla Milletvekili), Ferhat Arslantaş (İzmir Milletvekili) TBMM’de tüm enstitüleri ve halkı onurla temsil etmişlerdir. Kızılçullu Köy Enstitülü  1937-1952 yılları arasında bir Cumhuriyet eğitim kurumu olarak İzmir’de Ege bölgesinde ışık saçan bir eğitim kurumu olmuştur.

               Son yıllarda bazı çevreler, enstitülerin öğrencileri angaryada çalıştırdıkları, enstitülerin amacının köylüyü köyde tutmak  olduğu gibi enstitü karşıtlığını öne çıkaran  yersiz-temelsiz adeta ezbere dönüşen tezler öne sürüyorlar.  İzmir’de iki binli yılların başında bir panelde Kızılçullu Köy Enstitüsü Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü çıkışlı ozan, yazar Haşim Kanar Öğretmene: “Köy Enstitülerinde angarya var mıydı?” diye bir soru sorulmuştu. Haşim Öğretmen: “Ben köyde adeta bir yük hayvanıydım… Kızılçullu Köy Enstitüsünde ilk kez kaşığım, ilk kez çatalım, ilk kez  Beykoz ayakkabım, ilk kez bir ranzam oldu. İlk kez kitapla, mandolinle, demokratik eğitimle karşılaştım. Ben insanlığımı Köy Enstitülerine borçluyum.” diyerek yanıtlamıştı. Salon ayağa kalkarak Haşim Kanar’ı alkışlamıştı.  Haşim Kanar Öğretmen daha sonra kendi yazdığı “Yadırgadılar Bizi” şiirindeki Urbalarımız bozdu/Toprak renginde/Yamasız temiz/Öyle uydu sırtımıza/nedense yadırgadılar bizi/Potinlerimiz beykozdu/Beykozun içinde ilk kez/Çorap gördü ayaklarımız/Okşar gibi giydik ikisini de/Nedense yadırgadılar bizi” dizelerini salonla paylaşmıştı. Benzer bir yanıt da Emin Özdemir Öğretmenden.  Pamukpınar Köy Enstitüsü çıkışlı edebiyatçı-dilci  Emin Özdemir kendi gerçekliğini “"Düşünüyorum da, Köy Enstitüleri üzerine çok şey söylendi, övülecek de çok şey söylenir, yerilecek de çok şey söylenir. Benim gibi 12 yaşındaki bir çocuğun sırtında taş taşımasını, ayrık toplamasını eleştirenler var. Ama o olmazsa ben olmazdım, ben okuyamazdım, buraya gelemezdim." diyerek yaşamındaki enstitü gerçeğini ifade eder. Özdemir, devam ederek "Hayatta takım elbise giymemişsin, takım değil, ama boz bir asker urbası. Yan cepleri geniş, kalın bir ceket, pantolon, iç çamaşırı. Düşünün ki top top yamalı şalvardan çıkıyorsunuz pantolon giyiyorsunuz, cizlavet lastikten çıkıyorsunuz postal giyiyorsunuz." diyerek yaşamındaki değişikliği aktarır(5). Bütün Köy Enstitülü öğretmenler okullarını her daim “Eğitim Cenneti” olarak tanımlarlar. Cilavuz Köy Enstitüsü çıkışlı yazar, şair, kültür insanı Ümit Kaftancıoğlu: Cılavuz Köy Enstitüsü gerçekten bir cennetti, sıcak bir yuvaydı, yaşamdı. İnsan olduğumuzu orada anladık” ifadeleriyle  Cilavuz’u selamlar. 

 KIZILÇULLUDA EĞİTİM VE OLANAKLAR

               31 Mart 2021 tarihinde kaybettiğimiz Kızılçullu Köy Enstitüsü, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü çıkışlı İlköğretim Müfettişi Süleyman Koyuncu enstitü eğitimini “Enstitü eğitiminde derslerin uygulamalı oluşu, özgür düşünmeyi öğrencilere vermesi, insanın kendisini sürekli yenilemesine olanak sağlaması ve teşvik etmesi, okumayı ve araştırmayı öne çıkarması, yasal olmayan, yanlış şeylere karşı çıkan insan yetiştirmesi en önemli özellikleridir, kazanımlarıdır. Bugünkü eğitim sistemi enstitüde verilen bu eğitimin tersini yapmaktadır” ifadeleriyle aktarır (6).   “Kızılçullu Köy Enstitülü Yıllar” kitabımda kendisiyle yaptığım söyleşide Süleyman Koyuncu Öğretmen, Kızılçullu’da müdür olan Emin Soysal’ın  iyi konuşan, hırslı bir insan olduğunu, onların İngilizce dersine geldiğini anlatır ve  Soysal’ın Yücel ve Tonguç’a karşı bir öfkesi olduğunu, bunun  tavırlarına yansıdığını ifade eder. Koyuncu,   Köy Enstitülerinin kurucu bakanı Hasan-Âli Yücel’in  ve İlköğretim Genel Müdürü Tonguç’un  Kızılçullu’ya sık sık geldiğini, derslere girdiklerini aktarmıştı.   Koyuncu öğretmen, o yılların  İzmir gözlemlerini  “Enstitüye kaydımı yaptırdıktan sonra çok merak ettiğim İzmir’e gitmek istiyordum. Hemşehrim Tevfik Yıldırım ile birlikte yürüyerek İzmir’i ilk kez dolaştım. Çok büyük ve kalabalık görmüştüm. Konak’ta öğle yemeği yiyip akşam okula döndük. Zaman zaman İzmir’e çıktığımızda Bahri Baba Parkı’nda oturur bir şeyler yerdik. Tilkilik’te Teyyare Sinemasına giderdik.” ifadeleriyle anlatır. Koyuncu ve arkadaşlarının anlatılarında   öğrencilerin enstitüde bisiklet, motosiklet kullanmayı, nalbantlık, daktilo yazma, ipek böcekçiliği, arıcılık, şarapçılık, salamura, peynir yapma, reçel yapma becerilerini kazandıklarını görüyoruz.  Enstitüye günlük gazetelerin  geldiğini, enstitüde sanat eğitimine çok önem verildiğini, enstitü bitirme sınavında mandolin ile İstiklal Marşı’nın çalındığını öğreniyoruz.   Son sınıfta  yakın köylerde bir ay kadar arkadaş gruplarıyla   staj yaptıklarını belirterek  köy gençlerine bisiklet binmeyi, demircilik sanatını öğretmeye çalıştıklarını ifade ederler. Kızılçullu’nun ana bina ve çiftlik gibi iki bölümden oluştuğunu, tarımsal faaliyetlerin  Kozağaç (Buca) ve Emrez’de (Gaziemir) yapıldığını, Emrez’e arpa ektiklerini  ve sonra da zeytin diktiklerini anlatmıştı. Kızılçullu’da ve tüm enstitülerde okula ait tüm eğitim-öğretim kararlarının  Öğretmenler Kurulu’nda karara bağlandığını ve öğrencilerden istenen   “Enstitüye başladığınızdan bugüne fikir dünyanızda ne gibi değişikler oldu?” başlıklı bir makalede yazdırılarak  Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsüne seçildiklerini anlıyoruz.

GÜNÜMÜZDE KIZILÇULLU VE YAPILANLAR

               YKKED olarak 2001 yılından beri Köy Enstitüleri kültürel mirasının korunup gelecek kuşaklara aktarılması konusunda çalışmalar yapıyoruz. Sevgili öğretmenim, babam Şükrü Kocabaş  Kızılçullu Köy Enstitüsü 1945 çıkışlıydı. 33 yıl boyunca  Cumhuriyet öğretmeni olarak Kavaklıdere’de aydınlanma kültürünü köyüne taşımış, daha çok öğrencinin eğitim hakkını kazanmasını sağlamıştır. 2011 yılında yayımladığım “Kızılçullu Köy Enstitülü Yıllar” adlı kitap

Kızılçullu imecesinde yer almış Ege Bölgesi’nde yaşayan 82 öğretmen ve sağlıkçı ile bizzat görüşerek, anket uygulayarak, onların aziz hatıralarını, emeklerini, aydınlık  ve demokrat Türkiye tutkularını selamlamak için yayınladım. Kızılçullu konusunda Buca Belediyesi ile birçok ortak etkinlik yaparak Kızılçullu  farkındalığı üretmeye çalıştık. Buca Belediyesi’ne “İzmir’in Enstitüsü Kızılçullu Köy Enstitüsü” adlı bir fotoğraf sergisi hazırladık.  Levent Piriştişna döneminde “Buca ve Öğretmen Yetiştirme”  başlıklı bir çalıştay düzenleyerek Kızılçullu Köy Enstitüsü ve Buca Eğitim Fakültesini iki farklı oturumda gerçekleştirildi. Yine Sayın Piriştina döneminde şimdiki NATO’nun bulunduğu yere en yakın parka Hasan-Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç heykellerinin yapılması sağlandı. Şirinyer’e girişte yolun ortasına “Kızılçullu Kavşağı” levhasının yazılması Buca Belediyesi’nin katkılarıyla sağlandı. Kızılçullu Köy Enstitüsü’nün bulunduğu yere en yakın otobüs durağının adı hala “NATO Durağı” olarak isimlendiriliyor. Dilerim ki tüm dünyada barış egemen olur, NATO’nun  işlevsizliği içselleştirilir ve  Kızılçullu Köy Enstitüsü mekanları yine Cumhuriyetin eğitim kurumlarına dönüştürülür.

                   Köy Enstitülerinin kurucuları Yücel, Tonguç ve enstitü çıkışlı tüm öğretmen ve sağlıkçıların aziz hatıralarını saygıyla selamlıyorum.Edebiyatımızın önemli ismi Necati Cumalı “Kızılçullu Yolu” adlı şiiriyle sık sık ziyaret ettiği, söyleşiler yaptığı Kızılçullu Köy Enstitüsü yolculuklarını taçlandırmıştı. Yazımızı bu güzel şiirle tamamlayalım: “Hıdırellez günü, Kızılçullu yolu/Beni herkes severdi çocukluğumda/Arabacı yanına oturtur/Kırbacı bana verirdi/Ben Fıtnat hanımın oğlu/Zayıf bir kızı severdim/Gözlerinin içi gülerdi/Hıdırellez güneşi/Beraber tırmanmadık mı ağaçlara?/Siz kanatmadınız mı ellerimi/Elma çiçekleri?”

Kaynakça:

1)https://www.milasonder.com/yazarlar/prof-dr-kemal-kocabas/81-kurulus-yil-donumunde-koy-enstitulerinin-guncel-karsiligi/2921

2)Tonguç İ.H (1998) Canlandırılacak Köy, KEÇEV Yayınları, 3.Baskı Ankara

3)Kocabaş. K (2011) Kızılçullu Köy Enstitülü Yıllar, YKKED Yayınları, İzmir

4)Kocabaş. K (2014)  Ortaklar Köy Enstitüsü 70 yaşında, YKKED Yayınları, İzmir

5) Aydoğdu. H (2017) Göğüne Sığmayan Bulut-Emin Özdemir Kitabı. Akılçelen Kitaplar. Ankara,

6) https://www.fethiyehaber.com/kose-yazisi-prof-dr-kemal-kocabas-2/